Kibir ve tevazu birbirine zıt kavramlardır. Birisi insanı yüceltirken öteki küçültür ve gözden düşürür.

Birisi insana yakışırken öteki nasıl da çirkin ve itici gösterir. Biraz parası olanın, biraz şöhrete bulaşanın ve bir mevki-makam- koltuk bulanın birdenbire kasılarak yürüyüp etrafını hakir görme hastalığıdır kibir! Sonradan görme, dünyevi zenginliğin şehvetine duçar olmuş şahsiyet zaafları olan kimselerin hastalığıdır enaniyet.
    Kibir ibadetlerin temelinden zarar görmesine neden olan öldürücü bir hastalık halidir. Kibir ve enaniyet üzerine Yüce Kuran'da birçok sure vardır. İmam Gazali kibir üzerine insanda tecelli eden dört önemli afeti şöyle izah eder:
1.      Kibirli insanın basireti kapanır, hakikati göremez. Akıllara durgun verecek derecede düşünemez
    2. Kibirli insan Allah'ın öfkesini üzerine çeker. Kuran'da buyrulur:
"Allah kibirlenenleri sevmez."
   3. Kibirli kimse dünyada sıkıntılara, ahrette azaba duçar olur.
   4. Kibirli kimse ahrette Allah'ın azabına uğrar.
  Bugünün insanı dindar olsun olmasın ne yazık ki çoklukla kibir elbisesini üzerinden çıkarmayan, enaniyet ve kibirde birbirleriyle yarışan, ahireti ve Allah'ın ayetlerini hatırlamayan bir sekerat halinde dünyevi meşgaleleriyle avunuyorlar. Yarın hiç gelmeyecekmiş gibi davranıp yarını yok sayıyorlar.
    İslamı şekilcilikten öte yaşamayan, içselleştirmeyen, Kuran'ın binlerce güzel ahlak ve davranış kurallarından oluşan hükümlerini görmezden gelip işlerine gelenleri insanların önüne koyanlar, ne yazık ki dönüp bir kez olsun kendi kibir ve enelerine bakmıyorlar.
    Tevazu ve hoşgörü medeniyetinden bir nebze nasiplenmemiş insanların İslam adına konuşup, kibir ve enaniyet kulelerinden insanlara İslamı anlatması ne büyük çelişkidir!
    Ne yazık ki bunca uyarı ve ikazlara rağmen insan yine de büyüklenir fırsatını buldukça. Kendini, küçüklüğünü, yetersizliğini, çaresizliğini ve zaaflarını büyüklenerek kapatmaya, gölgelemeye çalışır.
    Mezarlıklar kibirli insanlarla doludur. Taş çatlasın seksen senelik bir ömür için bütün insani vasıflarını bir kenara iten, acımasız, merhametsiz ve vicdansız bir pencereden dünyaya bakan insan için ne büyük bir yanılgıdır, ne büyük bir garabettir bu durum. Makamlar, mevkiler, koltuklar, şan şöhret ve güzellikler artık geride kalmış ve yapıp ettikleriyle baş başa kalmışlardır. Mezarlıklar pişman insanlarla doludur
    Dünün ihtiras ve kibirde sınır tanımayan insanlarına dönüp baktığımızda bugün unutuldukları köşelerde ne kadar da mahzun ve kederli duruyorlar. Her şey geride kalmıştır. Ancak ezdikleri, haklarına girdikleri, kaderleriyle oynadıkları, acımasızca itekledikleri ve öteledikleri insanlardan geriye büyük bir vicdan azabı ve mağlubiyet kalmıştır.
   Yaşlılığı ve ölümü hatırdan çıkarmamak, insanlığımızdan taviz vermemek, dünyaya fazla bel bağlamamak, insanlara dayanmamak lazım geldiğini unutmamak gerek.
  KİBİR'LENME
Seyyid Abdülkadir Geylani hazretleri bir gün Bağdat'ın eski sokaklarında talebeleri ile birlikte yürürken yolun kenarında sızmış, üstü başı perişan bir sarhoş durdurur..
Ve ona;
Ey Abdülkadir Allah Kâdir midir değil midir? diye sorar.
Hazreti şeyh'te gülümser ve evet Kâdirdir der.
Sarhoş ikinci kez,
Ey Abdülkadir Allah Kâdir midir değil midir? Diye sorar.
Hazreti şeyh yine gülümser ve evet Kâdirdir der.
Adam üçüncü kez sorar:
Ey Abdülkadir Allah Kâdir midir değil midir?
Hazreti şeyh bu sefer ağlar ve secdeye kapanır ve üç sefer: Kâdirdir. Kâdirdir . Kâdirdir., der.
Sonra talebelerine o sarhoşu götürüp yıkamalarını ve o sarhoşa ikram etmelerini emreder.
Bu değişik diyaloğa şahit olan talebeler hiçbir şey anlamaz ve hazreti Şeyh'e sarhoşun neyi sorduğunu ve onun verdiği cevapların manasını sorarlar.
Hazreti Şeyh'te şöyle açıklar:
    Birincide bana, Allah beni affetmeye Kâdir midir değil midir dedi, bende kâdirdir dedim.
İkincide bana Allah beni senin yerine koymaya kâdir midir dedi, bende evet kâdirdir dedim.
Üçüncü de bana, seni benim yerime koymaya Kâdir midir dedi, bende korkumdan ağladım ve Kâdirdir dedim.
Ve secdeye kapanıp Allah'a hidayet nimetini benden almasın ve âfiyetini üzerime daim kılsın diye dua ettim, dedi.
    Bu nedenle içinde bulduğumuz durum bizi gurur ve kibre götürmesin. Bulunduğumuz makam ve mevki bizi insanları hakir görmeye sebep olmasın. İlmin bizi herkesten üstün görmeye itmesin.
Ve şunu iyi bilelim ki: düşmez kalkmaz tek Allah'tır.
Bugün seni bu duruma getiren yarın seni beğenmediğin kişinin konumuna getirmeye, onu da senin konumuna getirmeye Kâdirdir.