Evlilikte bireylerin bir çatı altında uyum içinde olmaları çok önemlidir.Karşılıklı anlayış ve hoşgörü ilk günden başlatılırsa , bu alışkanlık sevgi ve saygıyla  da buluşunca evlilik sağlam temellere oturtulur.Aksi takdirde ne kadına şiddet ,ne de erkeğin evlilikte ki olumsuz mücadelesi bitmez.

Kadına şiddet çok gündeme geliyor ama ben bugün erkeklerin evlilik yaşamındaki mücadelesini gözlemlediğim kadarıyla yazmaya çalışacağım.

Evlilik kurumunda erkeğin ve kadının ayrı ayrı sorumlulukları vardır.Farklı ailelerde farklı aile terbiyesi ile yetiştirilen gençler                evlilik kararı aldıkları zaman nişanlılık döneminde birbirlerini ne kadar tanımaya çalışsalar da aynı çatı altında yaşamaya başladıklarında, kendilerinin bile daha önce fark edemedikleri bazı davranışlarının farkına varırlar. Müşterek hayatın başlamasıyla zaman zaman ortaya çıkan bazı sorunların karşısın da ister istemez gizli kalmış bu karakterleri        tepki gösterir. O zaman karşı taraf eğer anlayış gösteremezse istemeden tartışmalar başlar ve bu ilk tartışmalar ne kadar erken başlarsa ,evlilik hayatı da o kadar erken yıpranır, zamanla da karşılıklı birbirlerine duydukları sevgi ve saygı azalabilir. Bir evlilikte sevgi ve saygı çok önemlidir.İki insanda birbirinin farklılıklarını kabul edip ona göre davranmalıdır. Birinden birinin    karşısındakini  ,benim doğrularımı kabul et,ben daha iyi karar veririm, benim istediğim gibi  davranmalısın diyerek baskı kurması doğru değildir.

Yazımın başında da yazdım ; İki ayrı ailede farklı eğitimde yetiştirilen bir insanın davranışlarını birden bire değiştirmesini istemek zorbalıktır. Bir evlilik uyum içinde sürdürülmek isteniyorsa karşılıklı birbirlerini oldukları gibi kabul etmeleri  gerekir.

Şimdi gelelim esas konumuza ;Hep erkeklerin kadınlara uyguladığı baskı ve şiddet anlatılır genellikle.Oysa öyle evlilikler vardır ki kaprisli ,sorumsuz, doyumsuz,bencil ve tembel karakterdeki  kadınlar erkeklere zaman zaman hayatı zehir ederler.Eğer erkek sabırlı ve anlayışlı bir karaktere sahipse bu duruma bir müddete kadar katlanır, ailenin huzuru kaçmasın diye fazla tepki göstermemeye çalışır. Tabi bu durumun bir sınırı vardır.O sınır aşıldığı zaman da en doğrusu boşanmaktır şiddet uygulamak değil. Eğer doyumsuz bir kadının masraflarına katlanamıyorsan,aile bütçesi üzerinde istekleri var ve bunu karşılamakta zorlanıyorsan; Eşin aile içindeki sorumluluklarını almak istemiyorsa ,yalnız kendini düşünüp karşısındakinin haklarını önemsemiyorsa ; Evinin tertip ve düzenine,temizliğine özen göstermiyorsa; Birçok konuda kapris yapıyor,mutluluğu evinde değil dışarıda arıyorsa ; Kavga ile evliliği yürütmektense ALLAH’ın böyle durumlarda izin verdiği gibi boşanmak  en iyisidir.Aksi takdirde evlilik iki taraf içinde işkence olur. Bu arada çocuklarda bu ortamda ruh sağlığı bozularak büyür. Geçimsiz ailelerde büyüyen çocukların toplumda ne kadar yanlış davranışlar gösterdiklerini görüyoruz.

Şiddete meyilli insanlar genelde sorunlu ailelerde yetişen kişilerdir.Ya saldırgan oluyorlar ya da içine kapanık.İki karakter de toplumdaki ilişkilerinde zorlanıyor, zaman zaman da dışlanıyorlar.Günümüzde mutlaka evlenecek gençleri evlilik öncesinde “Mutlu ve sürdürülebilir bir evlilik nasıl olmalıdır” konulu kurslara tabii tutmak gerekir. Burada alınan bilgiler en azından evliliğe ilk adım atılırken olumlu başlamaya yardımcı olur. İleride çocuk yapmak istediklerinde de” Bedensel ve ruhsal açıdan sağlıklı bir çocuk nasıl yetiştirilir “ konulu yine açılacak kurslara katılmaları sağlanmalıdır.

Her gönden sağlıklı bir toplumda yaşamak istiyorsak aile bireylerinin ruhsal ve bedensel yönden çok titiz davranmalarına özen göstermeleri gerekmektedir. Mutlu ailelerin çoğalması dileğiyle.