Türkiye'de resim ve heykel gibisınırları çizilmiş tekniklerin dışında üretilen her yapıta "kavramsalsanat" etiketi yapıştırma eğilimi yaygındır. Oysa İngiltere ve Amerika'da60'ların ortasından itibaren modernizmin biçimciliğine bir tepki olarak gelişenkavramsal sanat kendine nesnesizliği temel edinmiştir. (Öyle ki Robert Bary ensonunda görselliği tümüyle ortadan kaldıran enerji biçimleri ve görülmeyengazlarla çalışmaya başlar.) İlk kavramsal sergilerden birinin gazete ilanlarıaynen şöyledir: 0 nesne, 0 ressam, 0 heykel, 4 sanatçı ...32 iş, 1 sergi.

Kavramsal sanat'ın nesneleryerine fikirlere dayanması; fikir öne alındığında ise, araştırmalar ve projeleriçin en dolaysız sunumun dil temelli olması kaçınılmazdır. Dolayısıyla bu,sanat eseri ve galeri düzenin dışında varolan yeni bir sanat anlamına gelir.Yukarıda gazete ilanından bahsettiğim 1969'daki Sieglabun'un Ocak sergisi,alışageldik sergi biçimini kırmasıyla önem kazanır. Sergideki işler katalogdailetilen fikirlerden ibarettir; serginin ve sergideki işlerin fiziki olarakvaroluşları bir ilave anlamındadır. Kavramsal sanat'a göre sanatçınınyapabileceği tek şeyin sanatın ne olduğunun eleştirel araştırmasıdır. Bu resimve heykel yoluyla yapılamazdı çünkü bu sanat biçimleri meşruluğunu genel bir sanatkavramından almaktaydılar. Kavramsal sanat, "Fikirler Sanatı" olaraktanımlanmıştır. Başlangıcından beri 1940 ve 50'lerin görsel biçimciliğine birsaldırı halindedir. Aynı zamanda "kalite"nin eleştirel düşüncede konuedilmesine şiddetle karşı çıkmıştır. Kavramsalcılığın en büyük savunucularımodernizmi savunulamaz buluyorlardı, çünkü modernizmin kalite sorununu çözmeyitek doğrulama yolu olarak görmesi hatalıydı.

Bu gün geçmişte kalan bir sanatakımının hala bu denli canlı olması örneğinin başka bir akım için de geçerliolabileceğini düşünmemiz neredeyse imkansızdır. Kavramsal sanat'ın, performans,süreç ve enstalasyon gibi kardeşlerinin etkisi düşünüldüğünde bunların dünyanınher tarafında ve köşe başındaki galerilerde bile yer aldığını fark edebiliriz.Günümüzde kavramsal sanat, artık hiç de sorgulamadan kabul ettiğimiz bütünyaklaşımlarda etkisini sürdürdüğü bir gerçektir¹. 1999 yılında Türkiye'ye birsergi için gelen Joseph Kosuth ile Milliyet Sanat dergisinden Ayşegül Sönmezbir röportaj yapmıştı. Röportajda kavramsal sanatı tanımlayabilir misinizsorusuna Kosuth'un verdiği cevap bence çok önemli: "...Kavramsal sanatınkatkısı doğru biçimde değerlendirilmek isteniyorsa, başlatmış olduğu değişensanat pratiğine bakmak gerekir. Pazarın beslediği Transavanguardia, vahşi (wildpainting) resim ve 80'lerin Regan Dönemi petrol bolluğu, kavramsal sanatın terkedilmesinden daha çok, onun önerilerinin ve potansiyel uzun ömürlülüğününonaylanmasıydı. Son yirmi yılda Documanta'ları,Venedik Bienal'lerini ve diğerlerini;ayrıca sayısız küçük grup ya da bireysel gösterileri görme fırsatınız oldu mu?(söz gelimi bu hafta açılan İstanbul Bienal'ine bakın!) Yalnızca kavramsalsanat daha fazlası değil, en büyük etkidir...20.yüzyıl sonunda kavramsal sanatıtanımlamaya gelince, tanımlamak zorunda olmadığıma memnunum, artık sadece sanatvar ve öyle adlandırabilirim."

Bir tema belirleyip (ister bunusanatçının kendisi yapsın, isterse bir sergi düzenleyicisi bunu tespit edipsanatçılar buna uygun yapıtlar üretsin) bu doğrultuda yapıtlar üretmek oyapıtın kendisini kavramsal sanat sınıfına sokmaz; ya da yapıt öncesi bir takımfikirler, çizimler, taslaklar. Sonuçta her sanat yapıtının izleyiciyeulaştırmak istediği bir anlam(lar) yumağı vardır. Sanat yapıtının farklıokumalara açık olması da onu "kavramsal sanat" kategorisine sokmayayetmez. Bir takım eleştirmen veya küratörlerin yapıt üzerinden bir söylemgeliştirmesi; bunun yer yer izleyicide "yapıtta bunlar var mı ya!"hayıflanmasına sevk etse de (yani bunun faturası kavramsal sanata kesilebilirmi), yapıt ortadadır. "Anlam izleyicinin gözü önünde yeniden ve yenidenüretilebilen bir şeydir. Bu anlamı ne sanatçı ne eleştirmen ne de küratörkapayabilir, sınırlayabilir, dondurabilir."

Hakan Akçura tarafındansondajlanan, Orhan Cem Çetin'in "Sanat Geldi Hoş Geldi I" yazısındamüellifi konusunda kafa karışıklığı olan kırmızı parantezlerde "şimdiburada yine birileri, aslında kavramsal sanatın, çağdaş sanat içindekiokullardan -bu okul lafına da gıcık olurum aslında ya!- sadece biri olduğunu,samana sap dediğimi iddia edecekler... Ne olmuş! Diğer "okullardan"sanatçılar da giderek daha "kavramsal" olmaya çalışıyorlarsa, bubenim suçum mu ki?!" ibareleri olsa da Orhan Çem Çetin ve Paralax'ın bazıyazarlarında "kavramsal sanat" ve "çağdaş sanat"kavramlarını birbirine ikame ederek kullanmak yaygın olarak gözüküyor. Hemenhemen hiçbir geçerli sanat akımından ve kategorisinden kolay kolaybahsedemeyeceğimiz günümüz sanatında yukarıda Kosuth'un söylediği manada birSANAT'dan bahsediyorsak bu kavramları ikame ederek kullanmanın bir sakıncasıolmayabilir. Ama bunun yanı sıra bu kavramları günümüz sanatından geleneksel(resim, heykel vb) bir takım tarzları ayırt etmek için kullanıyor olmak vebunların geçerli sanat anlayışı ile yan yana olabileceklerini varsaymak banadoğru gelmiyor açıkcası. Bu geleneksel tarzların mevcudiyetine elbette kimsebir şey diyemez ama buna SANAT dememe hakkımız var.