Bediüzzüman, batıyı değerlendirirken güzelliklerini ve çirkinliklerini ya da doğrularını ve yanlışlarını(bizim inancımıza göre) ayırır. Bizde aynı bakış açısından yola çıkacak olursak, batı hakkında dünkü yazdıklarımıza paralel olarak; batı ile doğunun çoğunlukla zıtlıklarla dolu bir yaşamları olduklarını en azından değerlerimizle ters düştüklerini ifade edebilirim. Ancak beğendiğim yanlarını da söylemek isterim…

Rahmetli Başbakanlarımızdan Erbakan der ki; “ Batıda kapital vardır ve para parayı çeker. Kuvvetli kapital, kuvvetli kazanç demektir. İnsanlar diledikleri kadar eşyaya, mala mülke sahip olabilirler

Bu durumun verdiği çok faydalı  bir sonuç var; o da insan tabiatına , insan şevkini çalışmaya sevk ettiği için Batı da üretim fazladır.”(Davam s. 79)

Yine batılıların toplumsal kurallara uymalarını takdir ederim, adamlar okuyor, araştırıyor, çalışıyor, üretiyorlar.

Tabi bu durum batıda toplumun büyük bir kesimini de tembelleştirmektedir. Zenginler vergi verirken, diğer kısmı vergiyi az verdikleri için ucuz sosyal  ortamlarda yaşamaktadırlar. Bir tarafta zenginler, diğer tarafta fakirler. Örneğin vergiyi çok verenler, devlet güvenliği fazla olan yerlerde yaşarken, fakirler  zenginlerden farklı semtlerde yaşamak zorunda kalıyor, hal böyle olunca da toplum sosyal ve kültürel bir bölünmeye doğru gidiyor.

Sosyal Bilgiler hocamız anlatmıştı, ABD’de 5 dakika elektrik kesintisi olduğunda, yağmalar başlarmış…

Diğer taraftan batılı aile görünüşte vardır. Onların anlayışına göre kadın mutlaka gelir getirmelidir.

Dikkat buyurun bu anlayış giderek bizim toplumda da yaygınlaşmaktadır ve biz batılılaşma adına değerlerimizi kaybettiğimiz için aile müessesesini de son yıllarda kaybetmek üzereyiz…

İslamda kadın evi geçindirmek zorunda değildir,  fıtratında çalışmak yoktur, o evinin öğretmenidir, eşinin hayat arkadaşıdır. Kadın çalışsa bile fıtratına uygun işlerde çalışmalıdır.(Ebelik, hemşirelik, öğretmenlik, doktorluk v.b)

MODERLEŞME Mİ?

Batılılaşayım diyenler, hatta övünenler bile az değil biliyorsunuz. Bundan dolayı modernleşme ve çağdaşlaşma odaklı kimi kesimler kültürel değerlerimizi hiçe sayarak tamamen batıya yönelirken, dinî kültürü hor ve hakir görmüş, o batı hayranı olanlar modernleşme uğruna manadan, maddeye yönetmiştir.

Bu durum değişim kuşağını da beraberinde getirmiş, toplumu ve değerleri ile bütünleşmekten çok, onunla boğuşan bir kimlik kazandırmıştır. Hatta kendi kültürüne ve değerlerine karşı mücadele edecek duruma gelmişlerdir. “Zulüm 1453’de başladı!” diyecek kadar da ileriye gitmişlerdir…

Dinî değerleri ve toplumun bu değerlere bağlılığını modernleşme ve kalkınma engeli olarak algılayan bu değişim kuşağı, Batı'daki bilimsel gelişmelerin temelinde yatan modern bilim zihniyetinin temsilcisi olmak yerine, dinî kimliğe savaş açan ideolojik bir tutumu temsil etmişlerdir.

Neticede, tüm kıymet hükümleri, siyasî, sosyal ve ekonomik kurumları ile dinî kültürümüzü reddederek, kültürel batılılaşma paradigmasını(örnek model) temel alan siyasi zihniyeti benimsemişlerdir. Osmanlının yıkılışında bu görüş etkili olmuştur, temelini de siyonizm atmıştır. Yani kendilerine benzetme felsefesinde de başarılı olmuşlardır. Bu bağlamda çözüm ise, yeniden kendi değerlerimize dönmektir diyebiliriz…

Biliyorsunuz, Tanzimat’tan itibaren Osmanlı’da gerçekleştirilen Batılılaşma hareketleri ile başlayan kopuş süreci, bu başkalarına benzeme hastalığı fikriyatın ve bu fikriyatı temsil edenlerin bulunduğu ve son yüzyılda ise planlı ve zorlamalı bir değişim mahiyeti kazanmıştır. Şu anda bile sürmekte. Bizim ‘aydınlarımız’ bile;“Din terakkiye manidir” formülünü ortaya atabilmiş, bizi dini değerlerimizden uzaklaştırmaya çalışmışlar hatta zorlamışlardır.

Değerli dostlar, işin aslı şudur. Biz ilim Çin’de de olsa, ABD’de de olsa almak zorunluluğundayız, okumak ve araştırmak bizde farzdır, böyle bir dinin mensubuyuz ancak, inadına da okumuyoruz, araştırmıyoruz, çalışmıyoruz….

Evet Müslümanlar çalışmalı, toplumsal kurallara uymalı, okumalı, araştırmalı, öz kültürüne uygun bir yaşam sürmeli.

Peki bu mümkün mü?  Yani şu anda içinde bulunduğumuz ortamda, zor gibi görünse de imkansız değil, kendimizi değiştirmemiz gerekiyor, bu da insana yatırım ile mümkündür.