Kahramanmaraş’ta belediye başkanlığı yapmak hem oldukça zor hem de onurlu bir görev. Aynı zamanda büyük sorumluluk gerektiren ve vatandaşın ilk kapısını çaldığı makamdır.
Son dönemde bazı belediyelere kayyum atanması, “Acaba belediyelere bu kadar yerel yetki verilmesi doğru mu?” sorusunu gündeme taşıdı. Bilindiği gibi, yerel yönetimlerin temel taşı belediyelerdir. Belediye yönetimi hem ağır bir yük hem de büyük bir sorumluluk demektir. Vatandaş, karşılaştığı her sorunda ilk olarak belediyeye başvurur. Üstelik insanların talepleri hiçbir zaman bitmez; yaşam kalitesi arttıkça beklentiler de artmaya devam eder.
Bu bağlamda, belediyelere bu denli yetki ve sorumluluk verilmesinin ne kadar doğru olup olamadığı tartışma konusudur. Özellikle 6 Şubat depreminin en ağır şekilde etkilediği illerin başında gelen Kahramanmaraş’ta, hem yerel yönetimler hem de halk açısından son derece zorlu bir süreç yaşandı ve yaşanmakta.. Binlerce insanın hayatını kaybettiği, şehrin üçte birinin yok olduğu bu büyük felaketten maddi ve manevi olarak çıkmak hiç kolay değil.
Ancak iyimser bir bakış açısıyla değerlendirdiğimizde, Kahramanmaraş'ın deprem sonrası toparlanma sürecinde oldukça hızlı adımlar attığını da inkâr edemeyiz.
Geçtiğimiz hafta Onikişubat Belediye Başkanı Hanifi Toptaş, yazılı ve görsel basın aracılığıyla kamuoyuna seslenerek görevinin birinci yılını değerlendirdi. Başkan Toptaş, birçok mahallede park ve bahçeler yaptıklarını, bu alanların mimari açıdan titizlikle planlandığını belirtti. Bu yeni yaşam alanları mahalle halkı tarafından beğeniyle karşılanıyor; insanlar rahatça oturup dinlenebiliyor.
Ancak eski Başkan Hanefi Mahçiçek döneminde büyük umutlarla hayata geçirilen EXPO alanı beklentileri tam olarak karşılamış değil. Açıldığı günden bu yana halkın uğrak noktası haline gelmiş olsa da, EXPO’nun bugün mesire alanı gibi kullanıldığı gözlemleniyor. İnsanların oturup yemek yediği, çöpünü bıraktığı bir görüntü mevcut. Oysa bu alan, ilimize yerli ve yabancı yatırımcılar çekecek, turizmi canlandıracak bir merkez olarak tasarlanmıştı. Ne yazık ki şu anki görüntüsü bu vizyonun çok uzağında.
Özellikle 70 bin metrekarelik alana yayılan havuz bölgesi ciddi şekilde kirlenmiş. Suyun rengi değişmiş, hijyen ve estetik açıdan kötü bir görüntü oluşmuş. Bu alanın mutlaka disiplin altına alınması gerekiyor. Aksi takdirde belediyenin enerjisinin ve kaynaklarının önemli bir kısmı bu alana harcanmak zorunda kalacak.
Bu konuda önerimiz, EXPO alanına girişlerin makul bir ücret karşılığında yapılmasıdır. Her isteyenin gelip çevreyi kirletmesine göz yummak doğru bir yaklaşım değildir.
Öte yandan, şehirde “Yerinde Dönüşüm” projeleri son zamanlarda hız kazanmış durumda. AFAD, birçok rezerv alan oluşturdu ve çalışmalarına devam ediyor. Ancak bu sürecin tamamen AFAD’a yüklenmesi de doğru bir yaklaşım değildir. Belediyelerin de bu dönüşüm sürecinde yapı ruhsatlarını hızla tamamlaması gerekiyor. Bu, özel sektörün işini kolaylaştıracak ve inşaat sürecini hızlandıracaktır.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, haziran ayı sonu itibarıyla hibe ve kredi uygulamalarının sona ereceğini açıkladı. Bu nedenle belediyelerin tüm inşaat ruhsatlarını bu tarihe kadar tamamlaması büyük önem taşıyor. Aksi halde, projeler yine AFAD’a devredilecek ve bu durum hem vatandaş hem de süreç açısından ciddi zorluklar doğuracaktır.