Söze nereden başlayacağımı bilemiyorum. Yıllar içindesistemli bir biçimde yürütülüyor sanki bütün yaşananlar. İlk aklıma gelen “Acıvar mı acı!” döneminde bizzat sözün sahibinin yaptığı bir haberle başladı herşey. İstanbul’da bir okulda iki öğretmeni, kapısına dayanan muhabirle yerle bireden sözün sahibi, kurulan kumpasın haberini bile vermedi. Olayın tamamenkomplo olduğu bilgisi bir hafta içinde ortaya çıktı. Lakin, o bir hafta içinde,güya olayın takibini yapan haberler bütün öğretmen camiasını psikolojik olarakyerle bir etti. Ardından bunu gören –Allah rahmet etsin- Levent Kırca, “OlacakO Kadar” programında düşülen durumu mizahî olarak ele aldı. Güldük acınacakhalimize. Bununla biter diye düşünüp yanıldığımızı her geçen senede içimizacıyarak gördük, görüyoruz. 

Öğretmen, öğretmenlik vasıflarından ayrılarak sadece“memur” olmaya zorlandı. Kulakları çınlasın emekli  Nuri Hocam, “ Arkadaşlar öğretmenlik memurlukdeğildir, memur olduğunuz gün ya emekli olun ya da istifa edin,” demişti. Bizimkuşak mesleği, fakültenin yanı sıra bir önceki kuşaktan öğrenmiştik. Biröğretmenin, sınıfta nasıl duracağından tutun da yeri geldiğinde burnu akançocuğu kendi mendili ile silip cebine koyması gerektiğine kadar. Çocuk, öğrenciolmadan evvel evlattı, gelecekti, vatandı, milletti, insandı. Böyle öğrendik,bu bilinçle çalıştık.

Peki, şimdi gelinen noktaya bakar mısınız? Öğretmen,sınıfta öğrencisine karşı, toplantıda veliye karşı ve hatta kendi kurumunakarşı bütün tepkileri alınmış, sesine kimsenin kulak vermediği, sadece sayısalçokluktan ibaret bir kitle haline dönüştü. Yaşadığı bütün gurur öğrencisininbaşarısından ibaret olan öğretmenin düşürüldüğü durum kabul edilir değildir. Enkötüsü de, onu bir lider, örnek insan ve rol model olarak gören öğrencisininelinde oyuncağa çevirme gayreti anlaşılır gibi değil.

Şimdi desem ki; hani bir harfin kırk yıl hatrı vardı,İstanbul’un fethinin manevi mimarı Akşemseddin Hoca’ydı ya da on sahabiye okumayazma öğreten azat edilecekti.

İnsan ölür, lakin kimi kavramların korunması gerekir. Sizbugün, “Hocalık ya da öğretmenlik” kavramlarının itibarını korumadığınız sürecebindiğiniz dalı kesiyorsunuz demektir.

Bir değerlendirme ya da denetleme, işi yapandan bir adımdaha yukarda olana verilir.

Nasıl açıklanır meslek ve işleyişi hakkında hiçbireğitimi ve bilgisi olmayana değerlendirme hakkı tanımak? N’oldu, son hali ile“Maarif Müfettişliği” kurumunu kapattınız mı? Buyursun gelsinler, enine boyunaboyumuzun ölçüsünü alsınlar. Lakin, öğrenciye, veliye neyi nasıl anlatalım?

Son söz; 24 Kasımlar, devletimizin kurucusu Mustafa KemalATATÜRK’e  “Başöğretmenlik” payesininverilmesi ile anlam kazanır. Hepsi bir yana da bu sıfatı ne yapacağız?

Muhabbetle..