İnsanlar davranışları aracılığıyla çevresindeki canlı ve cansız varlıklarla iletişim kurarlar. Kurmuş olduğu bu iletişimin özelikleriyle de ya sorun ya da çözümler üretir. Bu iletişimin etkililiği ve kalitesi ile birlikte olumluluklar ortaya çıkar. Etkili ve kaliteli iletişim normal davranışların ortaya çıkmasını sağlar iken normal dışı davranışlar biyolojik kökenli değil ise sorunlu iletişimin ürünüdür. Normal davranış gösteren bireyler ruh sağlığı yerinde insanlar olarak tanımlanır.

Psikolojinin kurucusu ve babası olarak tanımlanan Sigmund Freud, Ruh sağlığı yerinde olan insanı “sağlıklı insan, sevebilen ve çalışabilen insandır.” şeklinde tanımlamıştır. (WHO) Dünya Sağlık Örgütüne göre ise “Bireyde sadece fiziksel bir hastalığın bulunmaması değil, kişinin hem fiziksel hem sosyal hem de psikolojik olarak iyi olma halidir.” Amerikan Psikiyatri Birliği ise DSM-5 tanı ölçütlerine göre ruhsal bozukluk şu şekilde tanımlanmıştır; “ruhsal işlevselliğin altında yatan ruhsal, biyolojik ve gelişimsel işlevselliğinde bir bozukluk olduğunu gösteren, kişinin biliş, duygu ve davranışlarında belirgin bir bozukluk ile ortaya çıkan semtomdur.”

Bu bilimsel açıklamaların yanında normallik ya da normal dışılık derece meselesidir. Her insanda biraz anormal davranışlar vardır. Lakin önemli olan bunun psikopatolojik düzeyde olup olmamasıdır. Bununda belirtileri ise Kişisel Sıkıntı, Yeti Yitimi, Sosyal Normlara Uymama ve İşlev Bozukluğu olup olmamasıdır. Bu alanlarda sıkıntılar var ise ruh sağlığı problemleri vardır.

İnsanların davranışlarındaki ruh sağlığı problemleri yaşamımızda sık sık karşımıza çıkmaktadır. Yaşamımızda sık sık karşılaştığımız anormal tipler kendilerindeki anormallikleri kabul etmedikleri için çevrelerindeki sağlıklı insanların ruh sağlıklarını olumsuz etkilerler. İnsanlar kendilerindeki olumsuzlukları kabul ederek tedaviye yönelmediklerinden çevrelerindeki insanları hastalandırırlar. Bu süreç bazı toplumlarda normal hale gelir. Düşünen, ders alan, eleştiren ve akıl edebilen insanlar bu insani becerileri kullanmayanlar tarafından anormal kabul edilirler. Bu durum öyle bir hale gelir ki bu tip insanların eski çağlarda yakılmalarına kadar giden süreç, normal bir durum olarak kabul edilmiştir.

Kişiler aşırı şişirilmiş ve baskın bir egoya sahip ise kendilerindeki ruh sağlığı problemini kabul etmezler. Kendinin yaptığını doğru diğer insanların yaptıklarını ise yanlış kabul ederler. Bir toplumda egoist insanlar çoğunlukta ise mütevazi insanlar anormal kabul edilirler.

Normal bir toplumda insandan, bilgi ve makam olarak yükseldikçe hoşgörülü olması beklenir. Eğer başak gibi içi doldukça boynu eğilmiyor ise çevresindekilere zarar verirler. Bu durum ile ilgili örnek verecek olur isek Şeyh Edebalı, Osman Bey’e şu nasihatte bulunmuştur. “Bundan sonra kızmak gücenmek bize gönül almak sana, …”

Aynı şekilde okur ve yazar olan insanlarda okuması arttıkça ya da fazla sayıda kitap yazdıkça hoşgörülü olması gerekir. Sağlıklı bir kişilik gelişimi sağlayamayan sorunlu egosu ile çevresiyle iletişim kuran insanlar kendi şizofren, manik depresif, nevrotik, …vb. sorunlarını saklamak için makamı, mevkii, kitabı kullandıklarına şahit olmaktayız. Bu tip insanlar çevrelerindeki insanların yalancı ve sahte övgüleriyle aşırı muhatap olduktan sonra kendilerindeki anormallikleri iyice normalleştirmeye başlarlar. Bu kısır döngü şeklinde devam eder gider. Belki uç bir örnek olacak amma bu süreç kendilerini tanrılaştırmayla sonuçlanır ya da iyi niyetle değerlendirecek olur isek krallaştırmaya kadar gitmektedir. Kendini tanrı olarak kabul edenler çevresindekileri kulları, kral olarak kabul edenler ise köleleri olarak görürler. Kulları ve kölelerinden ise beklenilen davranış bellidir. Bu belli davranışları göstermeyenler anormal kabul edilir.

Toplumda tanrılar ve krallar azda olsa etkin ve önemli konumda ise onların kulları ve köleleri kraldan çok kralcı olur. Sayıca az olsalar da kulları ve köleleri aracılığı etki alanı genişler. Bu tür toplumlarda çoğunlukla kendini yalnız hissedersin. İnsanın yüce idealleri, hayalleri ve ilkeleri yok ise bu yalnızlık insanı delirme noktasına getirir. İşte bu zamanlarda hayaller ve hedefler insana kutup yıldızı gibi yol gösterir.

Her ne ortam ve şart altındaki olur isek olalım hayallerimizi ve hedeflerimizi öldürmeyelim, öldürtmeyelim Vesselam.