Merhaba değerli dostlar.

Bugün onuncu günü olan Barış Pınarı harekâtıyla ilgili birkaç kelam etmek istedim. Tarihin önemli dönemeçleri vardır. Bu dönemeçlerden sağ salim geçersen hedeflere ulaşmakta zorluk yaşamazsın.

Türk milletinin son bin yıllık tarihi dönemeçlerine göz atmakta fayda var. 1071 de Malazgirt’te bir Cuma günü Bizans İmparatoru IV. Romen Diyojen karşısında az sayıda alp’ı  ile  beyaz elbisesini giymiş,  Anadolu’yu Türklere vatan yapmayı kafasına koymuş Alparslan’ın kararlılığı ile dönülen ilk dönemeçtir Malazgirt zaferi.

Osman Bey’in devlet olma yolunda bir avuç alp ile tekfurlara karşı verdiği mücadele Osmanlının kuruluşu sürecinin en önemli dönemeçlerinden birisidir.

Orhan Bey zamanında Süleyman Paşa komutasında Rumeli’ye geçiş tarihi dönemeçlerden birisidir.

Balkanlarda yeni topraklar kazanan Osmanlının hedefinde artık devletin toprakları arasında kalan İstanbul vardır. 1453’te İstanbul un fethi Osmanlının devletten İmparatorluğa dönüşmesinde en önemli dönemeçtir.

1517’de Mısır seferi ile Mekke ve Medine’yi Osmanlı hâkimiyetine alan büyük sultan Yavuz Sultan Selim Han’la aynı zamanda İslam’ın halifesi unvanı ve sorumluluğunun da Osmanlıya geçmesi tarihi dönemeçlerden birisidir.

1529’da Muhteşem Süleyman komutasında büyük bir ordu ile kuşatılan ancak fethedilemeyen Viyana her ne kadar Osmanlı için kötü bir anı olsa da 1683 yılında yaşanan Viyana bozgunu Osmanlının yenilgiler sürecinin başlaması açısından önemli bir dönemeçtir.

Çeşitli stratejik hamlelerle devleti 33 yıl nice badirelerden geçirip, birçok alanda atılımlarla toparlayıp güçlendirmeye çalışan ulu hakan II. Abdülhamit Han’ın tahttan indirilerek yerine ittihat ve terakki’nin kuklası birisinin getirilmesi de önemli dönemeçlerden birisidir.

Almanya yanında savaşa girerek yapılan hata, yine bir Alman komutanla üç yüz bine yakın, bir çoğu henüz onbeşinde yirmisinde gencimizin şehadetine sebep olan Çanakkale savaşları da önemli tarihi dönemeçlerden birisidir.

Yedi düvelin yıkamadığı Osmanlıyı ve her şeye rağmen dünya Müslümanlarının bağlı olduğu hilafeti kendi elimizle kaldırmamızda tarihi dönemeçlerdendir.

Lozan’da: Halep’te benim Şam’da , Musul’da benim Kerkük’te  demeyerek, İngilizlerce çizilen sınırlar içerisinde bir devlete razı olunması  bugün güneyimizde karşı karşıya kaldığımız sorunun   yüz yıl önceden bugüne yansıyan  çok önemli bir dönemecidir.

İşte bin yıllık tarihi geçmişimizde önemli dönemeçleri birkaç paragrafta özetledik. Çanakkale’yi bir yana bırakırsak diğerlerinde karşımızdaki güçler hep tek devletten oluşuyordu. Bugün ise Yahudi’si, Hıristiyan’ı, Mecusi’si, Budist’i, Ateist’i, Deisti hatta en acısı Müslüman’ı da karşımızda.  Birkaç istisna hariç dünya karşımızda.

Velhasıl yüz yıl önce yedi düveldi, yüz yıl sonra yetmiş oldular.

Değerli dostlar; bu yazının amacı size kısa bir tarih dersi vermek değildi elbet. Kendi hayatımızı şöyle bir gözden geçirdiğimizde de göreceğimiz gibi, zamanında atılmayan her adım, alınmayan her karar, yıllar sonra da olsa karşımıza daha da büyümüş bir sorun olarak çıkıyor. Yukarıda değindiğim Lozan da ki kabulleniş de bu kabilden bir hadisedir. O gün yok farzettiğimiz, görmezlikten geldiğimiz, bize verilenle yetindiğimiz ve pislikleri halının altına süpürüşümüz, o pisliklerin artık dayanılmaz kokular yaymaya başlaması ile yüz yıl geçse de yeniden yüzleşmemizdir elbet.

O tarihte Çanakkale de kaybeden,  Kut’ül amare de binlerce esir bırakan, yıllardır savaşın dehşeti ile savaşa karşı kamu oyu oluşmuş olan İngilizlere hodri meydan diyemeyişimizin sonucudur Barış Pınarı harekâtı.

Sultan Abdülhamit Han’dan alamadıkları izni 1. Dünya Savaşı sonucu İngilizlerden alan Yahudilerin vaat edilmiş topraklar  rüyasının gerçeğe dönüşmesi hedefine yönelik, bizimle sınırdaş olmamak için aramıza tampon bir Kürt federe devleti oluşturma çabasına karşı kaçınılmaz olarak yapılan bir harekattır Barış Pınarı.

 Kürt kardeşlerimiz ahmak mı ki koca Anadolu’dan, İstanbul’dan, İzmir’den Trabzon’dan Diyarbakır’dan vazgeçip etrafı çevrili, deniz ulaşımı bile olmayan bir alanda kurulacak olan devlete razı olsunlar.

Her milletten ve her dinden olduğu gibi Kürtlerin de içerisinden sahsiyetini satabilenler çıkabilmekte ve bunlar eliyle 40 yıldır ülkemiz sürekli bir terör tehdidi altındadır.

Barış Pınarı harekâtı aslında ya istiklal ya ölüm, ya da bir başka deyişle ya herro ya merro demektir.

Bu konuyla alakalı daha farklı açılardan sohbetlerimiz devam edecektir.

Kalın sağlıcakla