Hafta sonu çok önemli iki karar alındı. En önemlisi İstanbul Sözleşmesinden ülkemizin çekilmesiydi. Allah’a şükürler olsun! Bu konuyu dün detaylı yazmıştım. Sonra Merkez Bankası Başkanı görevinden alındı; alındı ama piyasalarda fırtına esti, bu konuyu da yarın detaylı yazacağım inşallah! Yine de hayırlı olsun.  Şimdi bu günkü konumuza geçelim.

Geçmişi iyi tahlil edememiş milletler, sömürü çarkı içinde ezilip dururlar. Ancak dünü doğru okuyanlar yarın için hazırlıklı olurlar. Bu dünya içinde geçerli, ahiret hayatı içinde geçerlidir.

İsterseniz şöyle yüz, yüz elli yıl gerilere gidelim, neler yaşanmıştı bir hatırlayalım. “Avrupalı, Tanzimat’tan beri aynı emelin kovalayışı olmuştur. Türk aydınında mukaddesi öldürmek!” Kim yapıyor bu tespiti, Merhum Cemil Meriç. Meriç: “Misyonerlerin hedefi bellidir, Osmanlıyı aralarına almak değil, onu parçalamak, ezeli düşmanını “etnik” bir toz yığını haline getirmekti, istediği kalıba sokacağı şuursuz ve iradesiz bir toz yığını…

Kaldı ki İslam’a teklif edeceği bir mukaddesi de yoktu. Avrupa’nın Tahrip ameliyesi hiç değilse aydınlar “kesimi”nde tam bir başarıya ulaştı. Batının muharref Hristiyanlığa tevcih ettiği tenkitleri kendi dinimiz için de geçerli sandık. “Hürendiş’likleriyle(özgür) övünen nesiller türedi. Bunlar ananeyi düşmandılar, tek mabutları vardı: Teceddüt(yenileşme); tek mabetleri Avrupa.

Bu sözde aydınlara örnek veren Meriç, Celal Nuri, Abdullah Cevdet, Baha Tevfik ve Sabahattin Bey örnek gösterdiği yazısında bunları zavallılar olarak değerlendirir ve bir asır önceki şuursuz birer aktörlerdi der. (Bu ülke s.176)

Sonrasında pusuda bekleyen yabancı ideolojiler de setleri yıkılan ırmaklar gibi yayıldılar ülkeye.

ŞİMDİ NE DURUMDAYIZ?

Aslında Osmanlı halkının geneli ecdat yolundadır, imanlarına sıkı sıkıya bağlıdır. Kendilerine göre hürriyet, özgürlük deyip, baskılardan söz edenler yukarda ifade edildiği gibi sözde aydınlardır, yani “okumuş” kesimdir. Okumuş ama ülkesine yabancı. (Milli olanları tenzih ederiz)

Tabi bunların neyi, niçin, nasıl okudukları bugün ortaya çıkmıştır. Yani Osmanlı yıkıldıktan sonra coğrafyamızda hala yaşanan sıkıntılardan bahsediyorum. Akan kan ve gözyaşı sadece inananları rahatsız etmiş olacak ki, batılılar yine üzerimizdeki oyun ve baskıları sürdürmeye devam ediyorlar. Çünkü onlar biliyorlar ki, bu millet yeniden aslına rücu ederse, masaya vuracak! Hak uğranda, haksızlığa baş kaldıracak. Zalim korkak olur, korkuyorlar sömürü düzenleri bitecek diye, bunun için bütün terör örgütleri ile hücum ediyorlar. Yani bu kadar hücuma rağmen gerçekten bu millet ayakta, bunu da Allah’ın yardımından başka bir şeyle izah etmek mümkün olmasa gerek. Belki de kırıntılar, belki yerüstündekilerden değil de yerin altındakilerden kaynaklanıyor ayakta duruşumuz. Doğrusunu Allah bilir. Çünkü o Kadir-i Mutlaktır.

Ama şu günlerde pek de tarihten ders çıkartmış gibi görünmüyoruz. Yine Avrupalıya yöneldik.

YÜZ YIL SONRASI

Peki yüz yıl sonra ne olacak? Biliyorsunuz gelecekten haber vermek, bizlerin işi değildir. Çünkü geleceği sadece Allah(cc) bilir. Efendimiz(sav) O’nun bildirdiklerini bizlere bildirmiştir. Bizde onun bize öğretilerini birbirimizle paylaşırız.

Ahir zamanda olduğumuz kesin, bu dönem ile ilgili de birçok hadis var, inceledim, bizlere yani hepimize ilgilendiren önemli mesajlar var. Sonra Mehdi ve Mesih olayı gerçekleşecek ama o konuya şimdi girmek istemiyorum.

Şahsen gelecek adına ümitsiz olmadım, çünkü biliyorum ki; “ALLAH MUTLAK GALİPTİR VE O NURUNU TAMAMLAYACAKTIR!”

Burada önemli olan bizim gittiğimiz yol, seçtiğimiz hayat tarzıdır. Allah katında tek din İslam’dır, ancak bizde o güzelim dinimizden uzak yaşamaktayız, çoğumuz gaflet içindeyiz. Ancak Nur gelecek, karanlık mutlak sona erecektir. Kazanan inananlar olacaktır İnşallah! Bir gün mutlaka doğru yolu seçeceğiz, yaşadıklarımız bir yönü ile yaşanacakların habercisidir. Şunu söylemek istiyorum, eğri düzenle, doğru sonuca varamayız, yüzyıldır denediğimiz batılılaşma çabamıza son vermeliyiz. Öz değerlerimizle yücelme yolunu seçmeliyiz.

Kalın sağlıcakla.