Yönetici olmak, bir ülkeyi, ili, kurumu, işyerini, evini hakkıyla idare etmek bir ibadet ve kutsallık içerir... İbn-i Haldun’un Mukaddimesinden daha önce birkaç makale yazmıştım. Bugün de bütün yöneticileri yakından ilgilendiren: “Tahir bin Hüseyin’in Oğlu Abdullah’a Hitaben yazdığı (Yöneticilerin Dikkat Etmesi Gereken Hususlarla İlgili) nasihatlerini köşeme taşıma gereği duydum. Tabi bu nasihatler detaylı yazılmış ancak ben bir kısmını ana başlıklar halinde yazıp, sonra da kısa bir değerlendirmede bulunmak istiyorum.

Oğul öncelikle hiçbir ortağı olmayan Allah’tan kork! O’nun emirlerini çiğneyip öfkesini üzerine çekme! Çünkü o sana yöneticilik gibi kutsal bir vazifeyi ihsanda bulunmuş, sen ise idareciliğini üstlendiğin halkına şefkatle davran, adaletle hükmet. Allah’ın hak ve hudutların onlara tatbik etmeni, kötülükleri onlardan uzaklaştırmanı, canların, mallarını ve ırzlarını koruyup, onları rahata erdirmeyi sana bir sorumluluk olarak yüklen. Kendine yapmayı şart koşacağın ilk iş, Allah’ın sana farz kıldığı beş vakit namazı kılmak olsun… Sonra Peygamberin sünnetine uy, onun ahlakıyla bezen ve ondan sonra gelen salih insanların yolunu takip et.

Fıkhı ve fıkıh ehlini, dini ilimleri ve dinin taşıyıcıları olan alimleri, Allah’ın kitabını ve Allah’ın kitabına göre yaşayanların üstün tutup tercih et.

Bütün işlerinde aşırılıktan uzak ve ölçülü ol.

Allah’ın rızası ve hoşnutluğunu kazanıp ahirette Allah’ın dostlarıyla birlikte olmak istiyorsan, sevap kazanmayı talep etmekten, güzel ameller işlemekten, hayırlı ve doğru işleri yapmaktan, yardım etmekten, çok çok iyilikte bulunmaktan ve bunun için çalışmaktan geri durma.

SEN ADALETLİ OLKİ, HALKIN DOĞRULUKTAN AYRILMASIN

Allah hakkında iyi zanda ulun, tebaan sana karşı doğruluktan ayrılmasın. Bütün işlerinde Allah’ın rızasını kazanacak şeyleri vesile edin.

Durumları bütün açıklığıyla ortaya çıkana kadar, görev verdiğin insanlardan hiç kimseyi itham etme. Şüphesiz suçsuz insanları itham etmek ve onlar hakkında kötü zanda bulunmak, günahların en büyüğüdür… Bil ki hüsnü zanda, kuvvet ve rahatlık bulursun… Bütün bu hususlarda niyetini halis tut. Kendini, yaptığı şeylerden sorumlu olacağının, iyilik yaptığında mükâfat alacağının, kötülük yaptığında hesaba çekileceği bilinciyle ıslah et. Ve bütün işlerinde aşırılıktan uzak ol, ölçülü davran.

Allah hakkında iyi zanda bulun, tebaan sana karşı doğruluktan ayrılmasın ki, nimetleri sana daim olsun.

Bir söz verdiğinde onu tut, vaatte bulunduğunda onu yerine getir, insanlara güzellik ile muamele et!

Nefsin kötü arzularından ve zulümden kaçın!

“Ben güç ve kudret sahibiyim, dilediğimi yaparım!” demekten kaçın. (Not: Bu yazdıklarım ile idarecilerinizi takip edip, varsa bir eksikleri mutlaka onları uyarmalısınız. Çünkü haksızlık karşısında susanların konumunu biliyorsunuz…)

EKONOMİ VE ASKERLİĞE DAİR TAVSİYELER

Halkı yönetirken cimriliğe başvurmaktan daha hızlı bozulmaya sebep olan bir şey yoktur. Bil ki, eğer çok hırlı olursan, insanlardan çok şey alır onlara az bağışla bulunursun. Eğer böyle olursan işlerin yolunda gitmez… Sen cimrilikten sakın. Bil ki insan Rabbine ilk olarak cimrilikle asi olmuştur…

Askerlerin kayıtlı olduğu divanları ve defterleri kontrol et, ihtiyaçlarını fazlasıyla karşıla ve onlara rahat bir yaşam temin et. Böylece onlardan yoksulluğu giderir, onlarda samimi olarak ve gönül hoşnutluğu ile sana itaat edip emrini dinlerler…

Şunu bil ki, Allah’ın takdir etmesinin(kazasının) üzerin de hiçbir şey yoktur…

Kendisi sayesinde tebaanın durumunun ve işlerinin yoluna girdiği haraç(vergi) işine önem ver… Kimseden kaldıramayacağından fazla vergi alma ve kimseye gücünün yetmeyeceği işi yükleme…

“Valilerin durumlarını ve çalışmalarını sana rapor edecek güvenilir kimseler görevlendir. Bütün işlerini günü güne yap, yarına bırakma… (Mukaddime s. 407-410 Yeni Şafak Kültür Armağanı)

Geri kalanı da bir başka gün ele alayım inşallah, ancak diyeceğim tek şey, insanın düzelmediği bir toplum da düzelmez, her şeyi de idarecilerden beklememek gerek.