Yaşamak güzel şey, tabi ki yaşıyorsan! Yani her gün çalışmak, yemek, biraz eğlenmek, uyumak ve uyanmak bu mudur yaşamak? Yoksa yaşamak farklı bir değerlendirme midir? Gelin bugün yaşamak ya da yaşadığını sanmak konusunda biraz zihin kurcalayıcı değerlendirmeler yapalım isterseniz!

Bazı sözlüklerde yaşamak şöyle tanımlanmış: “Canlılığını, yaşamını sürdürmek, yaşamda bulunmak, sağ olmak.” Bu müdür yaşamak, bence bu olmasa gerek. Peki nedir, biraz daha açalım konuyu.

Gazetece Enver Aysever, geçtiğimiz günlerde kendisinden çok söz ettirdi, diyor ki bir makalesinde: “Salt yemek, içmek, mal, mülk sahibi olmak; gezmek, eğlenmek, sevişmek midir? Peki ya haysiyet, onur, erdem uğruna yaşanmaz mı? Armağan olarak, bir kereliğine sunulan ‘yaşam’, eğer anlamlı biçimde sürmüyor ve sonlanmıyorsa, sahiden ona ‘yaşamak’ denir mi?

Bence değil, peki sizce? Diye sorsam, devam edelim: “Esasen yalın, sıradan ve hatta kimi için güdük sorular bunlar. Oysa tam da bugün, içinden geçtiğimiz tünelde, yönümüzü bulmakta güçlük çektiğimiz zifiri karanlıkta bu soruyla koyulmalıyız yola…

Peki devam edelim yolumuza, yaşamak nedir sorusunun cevabını bulmamız gerekiyor.

YAŞAMAK KENDİN İÇİN Mİ OLMALI SADECE?

Psk.Nur GEZEK “HAYATIN ANLAMI VE YAŞAMA SANATI ÜZERİNE KISA NOTLARINDA” der ki: “Yaşamak bir sanattır ve bu sanat bir insanın yapabileceği en önemli, en zor ve en çetrefilli (çok yönlü ya da karmaşık) sanat türüdür. Bu sanatın özel araç ve gereçleri bulunmaz. Onun tek aracı, insanın kendisi ve potansiyel güçleridir. Yaşama sanatının içinde insan, hem sanatçı, ama aynı anda hem de sanatçının ürünüdür. Yani hem heykeltıraş, hem de taş veya hem doktor hem de hastadır. (Psikanaliz ve Ahlak) İnsanın hayatı boyunca en önemli ödevi, kendi içsel güçlerinin ve iç potansiyelinin gelişmesine, ortaya çıkmasına, kısaca içsel doğumuna gayret etmektir. Bu çalışmanın sonucu ve mükafatı ise, kendi gerçek kişiliğini elde etmesi...

İşin doğrusu bu tanımlamada beni tatmin etmedi, ne bileyim benim dünya ve ahiret görüşümle tam uyuşmayan bir tanımlama gibi geldi, bunu da yetersiz buldum. Devam edelim öyleyse.

Yaratanın(cc) hayatı da ölümü de böyle gayeler için yaratmış olamaz diyorum! Daha yüksek gayelerimiz olsa gerek. Çünkü biz halife olarak yaratılmışızdır.

DÜNYA BİZE EMANET EDİLMİŞTİ AMA

Yüce Allah, insana yüklediği vazifeyi, Kur’an-ı Kerimin bazı âyetinde şöyle izah eder: “Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih’i gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka tanrınız yoktur. O, sizi yerden var etti ve size orayı mamur hale getirme görevi verdi. O halde O’ndan mağfiret isteyin; sonra O’na tövbe edin. Şüphesiz rabbim yakındır, duaları kabul eder.” (Hûd 11/61.)

Yani sizi, bizi, hepimizi, yeryüzünü mamur hale getirmekle mükellef kıldı. Ama biz yeryüzünün halifeliğini bırakıp, dünyevileştik, onu kendimize halife kıldık. Para, tarla, araba, evlat, mal, mülk bunlar bizim imtihanımızdı ve galiba asrımız insanı bu haliyle sınavını kaybetti.

Hani bu günlerde mutasyondan bahsediyoruz ya, esas insan nesli mutasyona uğradı gibi geliyor bana çünkü yaşamak, yaşatmak gibi çok güzel bir vazifeyi bıraktı, yaşayan ölüler haline döndü. 

İtiraz ediyorsanız, size şu soruyu yöneltiyorum. “İnsanlık sizce yaşıyor mu?” Evet diyorsanız sorun yok! Ama insanlığın düştüğü durumu hatırlatırım, kan, gözyaşı ve demet demet acılar…

Biz yaşadığını zannedenler, yani hayattakiler kimini kurşunla, kimini sözlerimizle öldürür veya yaralarız, oysa biz bu dünyaya İyilik etmek, acılara ortak olmak için gönderilmiştik, kin, kıskançlık ve husumet nedendir ki? Diye sormadan edemiyorum. Acizane deriz ki, hayat bir başkası için yaşandığında kıymet ifade eder. Öyle ya, iyiliği emredip, kötülükten kaçındırmak değil mi asli vazifemiz…

Mevlâna hazretlerinin ifadesi ile biz, ayırmaya değil, birleştirmekle vazifeli değil miydik? Haydi öyleyse şu benlikten geç, herkese karış kaynaş. Kendinde kaldıkça bir habbesin, bir zerresin, ancak; herkesle birleştin kaynaştın mı ummansın, madensin. (Mevlana, age. s. 144-145.)

Sahi bugün Allah için ne yaptın, bak orada mazlumlar, yetimler seni bekliyor…

Peki kalın sağlıcakla.