“Bilgi, mal, mevki ve hüküm, kötü yaratılışlı kişilerin elinde fitnedir!”(Mevlana)

Bizim son yavru şöyle bir soru yönetti: “Baba Allah(cc) ilmi çalışana, zenginliği dilediğine veriyorum!” buyuruyor, peki neden?

Soruya kendim hemen cevap vermedin, mecliste bulunan insanlara kısa kısa düşüncelerini aktarmalarını istedim. Zira bu mezhep sahibimizin eğitim tekniklerinden birisiydi, böylece tefekkür ibadetini de birlikte yapmış olacaktık.

Herkes  düşüncesini söyledi, çok da güzel fikirler ortaya çıktı. Sonra gözler bana çevrildi, ben de onlara Mesnevi’den kısa bir bölüm aktarmak istediğimi ardından düşüncemi söyleyeceğimi söyledim.

Değerli dostlar hikayeye geçmeden önce bir konuyu belirtmek isterim. Bu dünyaya imtihan için geldik ve bu imtihanda herkese göre farklı olarak ortaya çıkmaktadır.

Yaratan(cc) kimi zaman verdiğinden imtihan ederken, kimi zamanda vermediklerinden imtihan eder, hüküm O’nundur, Hak’im olan O’dur. Bu bilgiye bir tarafa koyalım.

Şimdi verdiklerine varlık diyoruz, bu mal olur, sağlık olur, evlat olur; bazen akıldır, bazen imandır. Yani bir kısmı manevi varlıklardır(iman, akıl v.b) diğerleri ise mal mülktür...

Bir bilgi daha, Mevla’na, imanı padişaha(son hükmü veren) aklı vezire(danışılana) benzedir. Bununla ilgili bir çok yazı da kaleme almıştım. Önümüzdeki günlerde de yine bir yazı aktaracağım, belki de yarın olabilir.

AKLA  DEĞİL, VİCDANA DANIŞ

Neyse bu ön bilgilerden sonra Mevlana hazretlerine kulak verelim(Üstad galiba çok okuyan, ilmi ile kibirlenenlere sesleniyor burada): “ Akıl ve zeka, sana kibir ve gurur verir. Abdal ol da gönlün doğru kılsın.

Abdallık dediğim, halka iki kat maskara olan adamın ahmaklığı değildir. Bu abdallık, ona hayvan olan adamın aptallığıdır...

Aklı, dost aşkında kurban et! Akılların hepsi de o taraftandır, odur!

Akıllılar, akıllarını o tarafa göndermişlerdir.Yalnızk sevgili olmayan ahmak, bir tarafta kalmıştır.

Hayretle şu baştzan aklın gitti mi, başındaki her saç, bir baş, bir akıl kesilir.

O tarafta akla, beyne düşünce zahmeti yoktur. Çünkü orada her ova, her bahçe; akıl ve beyin bitirir.

Başsız hareket eden kuyruk olur; böyle adamın hareketi, akrebin hareketine benzer!

Eğri gider, geceleri görmez, çirkindir, zehirlidir; işi gücü, temiz bedenleri dalamak, sokmaktıdır...

Delinin elinden silahı al da, adalet ve sulh, senden razı olsun! (Buraya dikkat buyurun) Fakat elinde silahı olur, aklı da bulunmaz ise bağla elini! Yoksa yüzlerce zarar verir! (Mesnevi s. 86-87 4. Cilt V.Celebi İzbudak)

EY AKIL SAHİPLERİ, BENDEN KORKUN

Cenabı Allah ilk insana bir çok şeyi öğretti, evlatlar verdi, servet verdi, akıl verdi ve sonrada helal dairede yaşaması gerektiğini peygamberler vasıtası ile tebliğ etti. Ancak insan vicdanı veya sağ duyusu ile hareket etmeyip, sadece aklı ve nefsine uyarak hareket edince başına olmadık musibetler geldi.

Evet, bilgi büyük bir servettir, para da, eş de, evlat ta; ancak bunları bir arada doğru yol üzerine kullanmadığımızda imtihanımızı kaybederiz. 

Şimdi televizyonlarda yorum yapanlara bakıyorumda, oturuşları kibirli, bakışları yukardan, dilleri sivri, bu halde felsefe yapıyorlar.  Halbuki akıllarını dost aşkına kurban etseler, yani Allah’ın ipine sım sıkı sarılarak doğru ve yanlışları ortaya koysalardı, imtihanı kazanacaklardı.

Allah var böyle olanlar da var, onların yazılarını okurken, sohpetlerini dinlerken insan huzur buluyor.

Diyeceğim şu ki sevgili dostlar, baş dediğimiz şey sadece akıl veya zeka değildir. Bu ikisine önderlik yapan ruhtur, kalptir. Siz vicdan deyin, sağ duyu deyin ne derseniz deyin ancak, kişi Allah’ın kendisine verdiklerinden imtihan etmektedir. Mal da imtihandır, akılda, evlatta...

Unutmayalım, dünya azığı geçici akıl azığı kalıcıdır. Bunun için Rabbimiz ey akıl sahibi benden korkun derken bütün bu yazdıklarımı anlatmak istemiştir diye düşünüyorum.

Demek ki akıllı insan Allah’tan korkmalı, nefsini terbiye etmeli kemale erme yolunda erdemliler hareketi içinde olmalıdır.

Kalın sağlıcakla.