Geçen yılın Mart başıydı. Bir yılı geçti Korona hayatımıza gireli. Farkında mıyız bilmem ama hayatımızda çok şey değişti. Yüzümüzü kapattığımız için çarşı da, Pazar da, sokakta birbirimizi tanıyamaz olduk. Zaten selam verme konusun da sıkıntımız vardı böylece hiç selamlaşmaz olduk.

Evlere kapandık, odalara çekildik, bilgisayar ya da cep telefonu marifetiyle kendimize yeni bir dünya kurduk. Yeter ki biz hasta olmayalım.

Son yıllarda ki yaşam şeklimiz nedeniyle psikolojik rahatsızlıklar had safhaya çıkmıştı. Bu kapanma da tuz biber oldu. Özellikle kadınlarda olmak üzere obezite’nin yol açtığı başta şeker hastalığı olmak üzere birçok kronik rahatsızlıklarda da önemli artışlar meydana geldi.

Ancak devletimiz Korona’dan başka hastalık tanımam diye her sabah ve akşam medya da bugün şu kadar öldü, şu kadar ağır hastamız var, şu kadarı iyileşti gibi haberleri bıkıp usanmadan insanlarla paylaştı.

Ancak devlet böyle dese de hayatın gerçekleri hiç’te öyle değildi. İnsanların başı ağrıyor, sinüzit oluyor,  midesinde gastrit veya ülser gibi rahatsızlıklar ya mevcut ya da bu gergin ortam nedeniyle gelişiyor, ya da mevcut hafif ise ağırlaşıyor.

Bu ülkede her gün sayısı belirsiz insan çeşitli kanser vakaları nedeniyle, kalp ve damar hastalıkları nedeniyle, beyin kanaması, felç, düşme, trafik kazası vs ölüyor. Ancak devletimiz ve sağlık sistemimiz tamamen Korona’ ya odaklandığından bu ölümleri pek kayda değer bulmuyor. Yeter ki Korona’dan ölmesin.

Hatta birçok kronik rahatsızlığı olan hasta aşı konusunda öncelikli gruba alınmadığından rutin tedavilerle mevcut hastalıklarıyla yaşamaya devam ederken bir şekilde virüs kapıyor, hastaneye yatırılıyor, Korona’dan ölmesin diye tüm çaba gösteriliyor, nihayetinde testleri negatife dönüyor ancak birkaç gün sonra ölüyor. Ölüm raporunda çeşitli organ yetmezliği sebebiyle yazıyor.

Bütün bu açıklamayı neden yaptığıma gelirsek: Yukarıda değindiğim gibi insanlar çeşitli şekilde hastalanabiliyor. Birkaç gün önce gözlerimde kızarıklık oluştu. İki ay önce de ağız içinde ki bazı rahatsızlıklarım nedeniyle Yörük Selim de ki devlet hastanesine gittim. Sabahleyin 08’de randevusuz olarak fişimi alıp muayene oldum. Buradan yola çıkarak yine sabah erkenden gözümden muayene olmak için yine aynı hastaneye gittim ancak bu defa aynı şekil de karşılanmadım. Nedeni ise randevusuz hasta ya bakmıyoruz dediler. İki ay önce böyle değildi şimdi niye böyle ne değişti dedimse de karetmedi.

İstemiye istemiye bari tıp fakültesine gideyim orada bakarlar diye gittim ancak aynı cevabı oradan da verdiler.

Eve geldim ve bilgisayardan (MHRS)’den randevu almak istedim ancak bilgisayar uygun randevu bulunamamıştır diye bilgi verdi. MHRS’ de sorun vardır diye 182’ yi aradım. Görevli bir süre uğraştıktan sonra belirttiğim devlet hastanesinde ki randevulara ulaşamadığından yarımcı olamayacağını söyledi.

Ne olacak benim halim, derdime bir çare dedim 184 ü aramamı söyledi. Aradım karşıma Sağlık Bakanlığı iletişim personeli çıktı. Şikâyetimle ilgili bilgi aldı ve Sağlık Bakanlığı uzmanlarına ileteceğini bana geri dönüş olacağını söyledi. Gerçekten de bir süre sonra aradılar, sorular sordular derdimin ne olduğunu anlatmaya çalıştım. Çok şükür ki derdimi anlatma yeteneğim var.

Bana söyledikleri her gün saat 16’dan sonra yeni randevu alma imkanı olduğunu, bu nedenle saat 16’dan sonra 15 gün sonrası için randevu alabileceğimi söylediler. Bana yapabilecekleri yardım bu kadarla sınırlıydı.

Hey gidi günler dedim kendi kendime. Daha bir yıl önce bir gün sonraya hem de doktor seçerek randevu alabiliyordum. Şimdi ise saat 16’dan sonra randevular dolmadan alabilirsem 15 gün sonraya randevu alabiliyorum.

Başka bir konu ise lise sona giden oğlumun dişlerinde sorun olmuş, diş hastanesinin de devlet hastanesinden farkı yok ki. Özel bir diş polikliniğine 150 tl muayene bedeli ödeyerek götürdüm. Beş dişinde dolgu gerekiyormuş, her diş 500 tl toplam 2500 tl. Sağlık bakanlığını aramam bu işe de yaradı en azından 15 gün sonraya diş hastanesinden randevu alarak 2500 tl ödemekten kurtuldum.

Bu arada benim göz içinde yine Antep yolundaki hastaneden 15 gün sonra ya randevu oluşturuldu.

Maalesef bu korona illetinden en çok devlete bağlı hastane ve orada çalışan sağlık personeli etkilendi. Bir ayrıntıyı dile getirmeden edemiyeceğim. Aile hekimlikleri istisna. Oradakiler belli ki üvey evlat. Ya da okunup üflenmişler Korona’dan çok korkuları yok haftanın her günü sabah akşam çalışıyorlar.

İşin diğer ilginç yanı ise bu durumdan özel hastanelerin tam tersi olumlu yönde etkilendiği. Özel hastanelerde korona diye bir dert yok. Dolup taşıyor. Muhtemelen son bir yılda devlete kestikleri fatura bir önceki yıla göre kat be kat artmıştır. Bunu öğrenmek de zor değil. SGK den kolayca bu bilgiye ulaşılır. Yeter ki yetkililer istesin.

Bütün bunları şunun için yazdım. Özellikle kendimden örnek verdim ki ondan bundan duydum yalan yanlış bilgiler denmesin diye.

Şu anda bu ülkede milyonlarca insan( emekli, memur, asgari ücretli) aynı sıkıntıları yaşıyordur. Özel bir hastaneye gitmenin asgari bedeli 100 tl muayene farkı, en azından 150 tl de tahlil ücreti toplam 250 tl. Hayat şartlarının günbegün zorlaştığı bu zaman diliminde birde böyle yüklerle alt gelir gruplarının yaşamını çekilmez hale getirmeyelim.

İsteyen yetkili oturduğu yerden bu yazdıklarımın doğruluğunu teyit edebilir.

,Gerisi onların vicdanların.