İş ve ticaret ahlakının temeli doğruluk, dürüstlüktür. Haram ve helal duyarlılığıdır. İşçi ,işveren hakkına riayet etmektir, alın terine saygıdır. Dinimize göre kazanmak için her şey mübah sayılmaz, emek sömürülmez, can güvenliği tehlikeye atılamaz.

Peygamberimizin ;”Bizi aldatan bizden değildir.”[1] Uyarısı ticaretin bir imtihan olduğu ve mesleğin gereğinin yapılmasını da bir ibadet olduğunu bize hatırlatır. Kişinin kimseye muhtaç olmadan , hayatını sürdürmesi, Çoluk çocuğunun nafakasını temin etmesi helaldir.

Mümin, her şeyden önce güvenilir kişi demektir. Bu bakımdan mümin kazanırken de başkalarının hakkına tecavüz etmemelidir. Helal kazanç uğruna dürüstçe yaptığı her işin ibadet olduğu bilinciyle hareket etmelidir. Ayet-i kerimeler de; “ Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay haline!”[2] ve “ Ey iman edenler ! karşılıklı rızaya dayanan ticaret dışına mallarınızı haksızlıkla yemeyiniz.”[3] buyrulmaktadır.

Günlük hayatımızda ticaretle uğraşıyoruz . Ticarette harama düşmemek için nelere dikkat etmeliyiz diye düşünüyor muyuz? Yoksa “ver Allah’ım, helal haram bu kulun yer Allah’ım mı ? “diyoruz. Her işte ve ticarette haramlara düşmemek ve hile yapmamak esastır. Müşteriye herhangi bir şekilde zarar vermemelidir. Her Müslüman , kendisine yapılmasını istemediğin bir şeyi, başkalarına da yapmamalıdır. Şu hususlara dikkat edilmelidir:

Satılacak mal aşırı övülmemelidir. Çünkü Haddinden fazla överken, işin içerisine yalan karışabilir. Alıcıyı aldatmış olunabilir.

Malı yemin ederek satmakta uygun değildir. Yalan yere yemin etmek haramdır.

İntikar yapmamalı, yani malın fiyatı yükselsin diyerek , halkın ihtiyacı olduğu halde stok yapmamalıdır.

Malın ayıbını, kusurunu müşteriden gizlenmemelidir. Peygamberimiz bir gün pazarda dolaşırken, buğday satan birine rastlar. Buğdaya hafif elini soktuğunda hafif bir yaşlık hisseder. Satıcıya sebebini sorunca; Satıcı : “Yağmurun ıslattığını “söyleyince Resulullah buyurdu ki :” Niçin ıslak yerini saklayıp göstermiyorsun ? Başkalarını aldatan(hile eden) bizden değildir.”(Müslim)

Unutulmamalı ki hile ile azar, azar biriken mallar, ansızın gelen bir felaketle, birden bire kaybolarak geride günahları kalır. Zamanında bir sütçü süte su katar, öyle satarmış. Bir gün dereden inek geçerken ansızın sel gelir ve ineği götürür. Adam şaşkın bir halde iken , çocuğu, “ Süte kattığımız sular birikerek, gelip ineğimizi götürdü.” diyor.

Halife Hazret-i Ömer; her zamanki tebdili kıyafet haliyle.. Gece... Medine sokaklarını dolaşıyor dolaşıyor... Karanlık gece... Bir evin önünden geçmekte... Evden sesler gelmekte... Acaba ne oluyordu? Durdu. Kulak kabarttı. Dinlemeye başladı. Bir anne ve kızı.
Anne:
-Kızım, yarın satacağımız süte su karıştır!
-Anne, Halife süte su karıştırmayı yasak etmedi mi?
-Kızım, gecenin bu saatinde Halifenin nereden haberi olacak, O şimdi yatağında uyuyor.
-Anne! Anne! Halife uyuyor, haberi olmaz diyorsun! Herşeyi bilen, gören ve herşeye kâdir olan Allahü teâlâ bizi görüyor, hâlimizi biliyor! Hilemizi insanlardan gizleyebiliriz, fakat herşeyi bilen ve gören Allah'tan nasıl gizlersin?
Hazret-i Ömer, bu kızın güzel ahlâkına çok hayran kalır. Bu durumu hanımına da anlatır. Sonra da , o kızı oğlu Âsım'a nikâh eder. Böylece kız Ömer'e gelin olur. Sütçü kadının kızından da Beşinci halife olarak zikredilen meşhur Ömer bin Abdul aziz doğar.

Ömer'e gelin olmak o kadar kolay ki... Allah'ın her şeyi bildiğini ve gördüğünü bilmek, ondan bir şey gizlenemeyeceğini idrak etmek ve o hal ile yaşamak o kadar o kadar kolay ki...
Gelin olunacak Ömer'mi, her devirde bir Ömer bulunur, yeterki o güzel ahlaklı takva sahibi olsun. Ömer bulur Ömer'e buldurulur...