Dün başladığımız İslam ve İlim başlıklı yazımıza devam ediyoruz. Öncelikle belirtelim ki gerçek bir medeniyetin inşası insanın batılı olmayan medeniyetlerce geliştirilmiş bütün boyutların yeniden keşfedilmesiyle mümkün. Kendinden başkasının cahili olan batı zihniyetine bunu anlatmak gerek. Örneğin Roger Garaudy bunu başarmıştır. O der ki: “Müslümanlar ilmi ve fikri cihadı gerçekleştirdikleri takdirde Endülüs’te yarım kalan bir Rönesans’ı tamamlayacaklardır. Böyle altın bir çağ gelecektir!” Aslında batının batmış medeniyeti insanlığa huzur vermedi. Onlar Hak’kı değil, gücü üstün tuttular ve tüm dünyayı sömürdüler…

Allah’u alem Takva Medeniyetine özlenen o çağa doğru yürüyoruz. Çünkü insanlığın fıtrata, adalete, gerçek eşitliğe olan hasreti vardır. Bu hasrette din, fikir hürriyeti prensibi ile gerçekleşir.

Bozulmamış tek din İslam’dır, bunun için bu gerçeği görenler sürekli İslam’a saldırıyorlar. Köktendincilik suçlaması, İslam-a fobi gibi kavramlarla nuru kapatmaya çalışıyorlar.

Dün yazdığım gibi İslam araştırmayı, ilmi, tefekkürü farz kılar. Böyle bir din asla gerilemeye sebep olamaz, oluyorsa bunun sebebi İslam-ı öğrenemeyen, ilmiyle amel etmeyen bizleriz.

Bu nedenle İlim ve bilgi toplumu olmalıyız, iki kanatlı kuşlar gibi fenni ve manevi ilimleri birlikte öğrenmeliyiz…

Tek kanatlı kuşlar asla uçamaz ve bizler şu anda kanadı kırık kuşlar gibiyiz. 

İSLAM’A HÜCUM VAR

Kur’an hakiki bir medeniyet kurmamıza engel mi, ya da neden Müslümanlar batılılar gibi gelişemiyor? Soruların cevabını onlarca din aliminin kitabından okudum ve defalarca da yazdım. İSLAM ASLA GELİŞMEYE ENGEL DEĞİLDİR. Bunu net olarak biliyorum. Çünkü İslam, ilim, araştırma, gelişme, medeniyet, kalkınma, huzur gibi anahtar kelimeler bizim dinimizin merkezinde yer alır.

Evet Müslümanlar Kur’an ile aralarına duvar ördüler, yani anlamak ve yaşamak için bir çaba sarf etmiyorlar. Dolayısı ile suçlu asla İslam değildir.   Okumayan, araştırmayan, düşünmeyen bir eğitim sistemi içinde ne yapabilirdik ki!

Sonra dıştan gelen şeytani sesler, entrikalar ve bu konuda bizlere yapılan ithamları da dillendireceğim. 

Dün Ernest Renan tarafından İslam, bilim ve gerileme, modernlik gibi kavramlar çerçevesinde İslam karşıtlarının görüşlerini dillendirmiştim. Renan’a yapılan reddiyeleri de size aktaracağım ancak bugün yazımı tamamlayayım.

Müslümanlar ilmi gelişmelerde elbette ihmalkarlık yapmışlardır. Ancak uzun süren savaşları da unutmamak gerek.

Renan’ın zaaf olarak sunduğu Müslümanların bilgi/ilim anlayışı aslında klasik dönemin tipik bir özelliğidir. “Bilgi-anlama-hikmet” olarak formüle edilebilecek olan bu anlayışa göre, bilgi elde etmenin nihaî gayesi hikmete ulaşmak, erdemli bir hayat sürebilmektir.

Modern dönemin zihniyetini oluşturan ve ilk olarak Francis Bacon tarafından formüle edilen “bilgi-güç-iktidar” anlayışında ise, bilginin nihaî gayesi iktidar elde etmek olarak kodlanmış; daha önceki dönemin hikmet/ahlak ilkesi dışlanmış, hatta Renan da olduğu gibi hakir görülmeye başlanmıştır. Renan’ın tarihsel detaylarla pek ilgilenmediği, mevcut duruma bakarak bir genelleme yaptığı ortadadır

Emperyalizm hala diri ve canlı, açık kapalı sömürü devam ediyor. Parayı, saltanatı, petrolü, siyaseti, sivil toplum örgütlerini ele geçirmiş durumdalar. Biz Müslümanlar böyle bir sömürü istemiyoruz. Hak ve adalet istiyoruz.

Garaudy’nin dediği gibi bilgelikten ve imandan ayrılmış bir bilim başlı başına gaye haline getiren, niçin sorusunu sormayan, amaç ve sınır meselesini sorgulamayan halihazırdaki pozitivizme aklın budanmış bakış açısında kuşkuyla bakmak zorundayız”

Bizim yaşamımızdan, ölümümüzde, cihadımızda Allah(cc) için olmalıdır. Hak hakim olduğunda, inanın yeryüzünde saadet yaşanacaktır…

(Not: Yarın Muhammed İmara ve Batı’nın terör istismarı yazısıyla başlayacağım. Kaynak Hayrettin Karaman’ın yazısı olacak. 4 Ekim 2020)

Kalın sağlıcakla.