Gesi, Kayseri’nin şirin beldesi. Kayseri’nin doğusunda. Bağlarıyla, bahçeleriyle ünlü. Bir de türküsüyle… Türkünün adı Gesi Bağları.

Gesi Bağları’nı Kayseri ve havalisinde eciğinden cücüğüne herkes bilir. Orta Anadolu bu türküye aşinadır. Gesi Bağları’nı Ahmet Gazi Ayhan derlemiş. Hatta kaynak kişidir Ahmet Gazi Ayhan. Hem derleyen, hem de kaynak kişi. Nasıl oluyor, derseniz şöyle oluyor: Gesi Bağları’nın TRT Repertuvarı’nda iki kayıtlı varyantı bulunuyor. Bunlardan birincisini Muzaffer Sarısözen derlemiş Ahmet Gazi Ayhan’dan. Kayıt numarası 631. İkincisi ise Ahmet Gazi Ayhan’ın derlemesi.Germir ağzı diye geçiyor. Kayıt no 4026. Bir üçüncü varyantı var ki çok bilinen bir ezgi. Yine Ahmet Gazi Ayhan derlemesi. Ama bu ezgi repertuvarda bulunmuyor. Her üç ezgi de Hüseyni makamında.

Gesi Bağları çok sevilen içli, duygulu bir türkü. Bir de hikayesi var. Yeri belli hikayenin, Gesi... Ama zamanı, kişileri ve olayı pek belli değil. Adeta efsaneleşmiş. Çok araştırdım. Ben kesin bir bilgiye ulaşamadım bu hususta.

Bir de Kayseri’de Gesi Bağları oyunlaştırılmış. Belediye Şehir Tiyatrosu sahnelemiş Gesi Bağları’nı. Oyunda şair ve yazar Mustafa Acar da rol almış. Acar’ın oyunculuğunu da öğrenmiş oldum böylece.

Kayserili sanatseverler büyük ilgi göstermiş Gesi Bağları’na. Salon tıklım tıklım dolmuş. Şair ve araştırmacı dostum Kadir Acı gidip izlemiş Gesi  Bağları’nı. Diyor ki:

-İnan ki hocam alkışlar tufana döndü. Göz yaşları sel oldu.

Çok merak ettim doğrusu. İzlemeyi çok isterdim Gesi Bağları’nı.

Düşünebiliyor musunuz bu türkü bazı araştırmacılara göre 120 kıtadan fazla. Her bir kıta beşlik (3+2). Ama bakıyorsunuz birçok kıta sonraları Gesi Bağları’na katılmış. Yamalık gibi duruyor.

Türkünün teması kavuşma özlemi ve anne hasretidir. Gurbetten Gesi’ye gelen gelinin feryadıdır. Gurbet neresi? Beşiğin ardı gurbet...Köyünü, annesini özlemiştir gelin. Ama bir daha ne köyünü, ne de annesini görebilmiştir. Eşi de hayırsız çıkmış, koyup gitmiştir. Kaynana bir zalım kaynana ki gelini adam yerine koymuyor. Evde bir sığıntı, bir yabancı gibi. Bir de kızı olmuştur. Ne yapsın gelin hanım? Yalnız, yapayalnız kalmıştır. Kızıyla teselli olmaya çalışsa da o atılmışlık, terk edilmişlik duygusu içten içe onu yiyip bitirmiştir.

Ne yapacak, içini türkülere dökmüştür. Hem annesine, hem hayırsız eşine hasretini, sitemini çığlık çığlığa söylemiştir. O türkü dillerdedir şimdi. Kadersiz gelinin yürek dağlayan feryadını duyacaksınız dizeleri okurken. Buyrun:

“Gesi Bağları’nda dolanıyorum

Yitirdiğim yarimi aman aranıyorum

Bir çift selamına güveniyorum

.

Gel otur yanıma hallerimi söyleyim

Halimden bilmiyor ben o yari neyleyim

.

Gesi Bağları’ndan gelsin geçilsin

Kurulsun masalar rakı konyak içilsin

Herkes sevdiğini alsın seçilsin

.

Atma anam atma şu dağların ardına

Kimseler yanmasın anam yansın derdim

.

Gesi Bağları’nda üç top gülüm var

Hey Allah’tan korkmaz sana bana ölüm var

Ölüm varsa şu dünyada zulüm var

.

Gel otur yanıma hallerimi söyleyim

Halimden bilmiyor ben o yari neyleyim

.

Gesi Bağları’nda üç ırgat işler

Anamdan mı gelir şu uçan kuşlar

Analar doğurur ele bağışlar

.

Atma anam atma beni dağlar ardına

Kimseler yanmasın anam yansın derdime

.

Gesi Bağlarının gülleri mavi

Ayrıldım anamdan gülmeyim gayri

Alımı yeşilimi giymeyim gayri

.

Yas tutsun ellerim kına yakmayım

Kör olsun gözlerim sürme çekmeyim

.

Gesi Bağları'na indi bir firenk

Ah çeker ağlarım anam dayanmaz yürek

Gönderin yarimi o bana gerek

.

Gel otur yanıma çektiğim yeter

Ayrılık hasretlik ölümden beter

.

Gesi Bağları'nda kaynar kum idim

Fener gibi yanan anam mum idim

Evel Allah yarim sensin benim ümidim

.

Gel otur yanıma hallerimi söyleyim

Halimden bilmiyor ben o yari neyleyim”