A. AVGIN — Sayın Hocam, sizi eğitimci, araştırmacı, yazar ve şair olarak tanıyoruz. Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
R. AVCI — Kahramanma­raş’ta doğdum. İlkokulu İskenderun, ortaokulu ve liseyi Kahramanmaraş’ta okudum. Lisans eğitimini Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde yaptım. Lisans bitirme tezini Abdurrahim Karakoç üzerine hazır­ladım. Yüksek lisans eğitimini Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde tamamla­dım. Eğitimin her kademesinde öğretmen ve yönetici olarak görev yaptım.
Yazarlık Eğitimi, Diksiyon, Resmî Yazışma Kuralları, Tiyatro, Drama, Protokol Kuralları konularında farklı kurum ve kuruluşlarda kurslar verdim. Kahramanmaraşlı şairlerin şiirlerinden yaptığım seslendirmeler Dulkadiroğlu Belediyesi tarafından “Şiirin Başkentinden Esintiler” adıyla albümleştirildi.
Türkiye Yazarlar Birliği üyesi olup Ötüken, Anadolu, Öğretmen, Eğitim Kültür ve Sanatta Yeni Ufuk dergilerinin yayın yönetmenliğini, Kelamdan Kaleme adlı derginin editörlüğünü yaptım. Bir dönem Kahramanmaraş Edebiyat ve Sanat Derneğinin baş­kanlığını yürüttüm.
Deneme, şiir, araştırma ve inceleme türündeki yazılarım yerel, ulusal ve uluslar arası edebiyat, sanat ve eğitim dergilerinde yayımlandı. Ulusal düzeyde düzenlenen şiir, hikâye, deneme yarışmalarında jüri olarak görev yaptım.
Edebiyat, sanat, eğitim, kültür, araştırma, inceleme, deneme alanlarında yayınlanmış 22 kitabım bulunmaktadır.
 
“ZAMAN DÜZLEMİNDE BİR İZ BIRAKMAKTIR YAZMAK”
 
A. AVGIN —Sayın Hocam; edebiyat, eğitim, kültür ve sanat alanında başarılı çalışmalarınızdan dolayı kurum ve kuruluşlardan aldığınız pek çok ödül var. 2014 yılında Kahraman­maraş Sütçü İmam Üniversitesi tarafından “Yılın Edebiyatçıları” ödülüne, 2021 yı­lında Valeh Hacılar Uluslararası Bilimsel ve Kültürel Araştırmalar Vakfı tarafından “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”ne, 2022 yılında Onikişubat Kaymakamlığı tarafından edebiyat alanında eğitime katkı ödülüne ve 2023 yılında Millî Eğitim Bakanlığı tarafından “Üstün Başarı Ödülü”ne layık görüldünüz. Başarılarınızdan dolayı sizi yürekten tebrik ediyoruz. Size göre yazmak nedir? Sizi eser yazmaya neler yöneltmiştir?
R. AVCI — Yazmak; duygu, düşünce ve hayallerin disiplin altına alınmasıdır. Yazarın, okuyucu adı verilen müşteriyi duygu, düşünce ve hayallerine ortak etmek, onu ikna etmek için yapılan kelime cambazlığıdır. Bu cambazlığı ustalık anlamında kullanıyorum. Zaman düzleminde bir iz bırakmaktır yazmak.
Okuyan, düşünen, düşüncelerini eyleme dönüştüren bir insan için yazmak hem bireysel, hem de sosyal bir sorumluluktur. Şahsen beni yazmaya iten şey bu sorumluluk duygusudur. Bir sorunun çözümüne katkıda bulunmak, bir güzelliği paylaşmak, bir yanlışı düzeltmek, kaybolmuş veya unutulmuş bazı değerleri ortaya çıkartarak onlara gereken itibarı kazandırmak gibi kaygılar yazmamda etken olan durumlardır.
Yazmak bir ihtiyacın giderilmesidir. Yazar, yazı yazayım diye almaz kalemi eline; içindeki sıkıntıyı, mutluluğu, öfkeyi paylaşmak; etkisi altında kaldığı bir durumun veya olayın beyninde ve yüreğinde oluşturduğu yangını mürekkeple söndürmek için yazar. Şayet yazmazsa o ateşin sancısıyla kıvranır durur.  Tabii, çalakalem yazmaktan söz etmiyoruz. Kısacası beni yazmaya yönelten etken sosyal ve vicdanî sorumluluktur.
 
“KAMEK YAZARLIK ATÖLYESİ, KAHRAMANMARAŞ’IN EDEBİYAT DAMARINI BESLEYEN CİDDİ BİR KURUMDUR ”
A. AVGIN —Sayın Hocam, benim de iki dönem eğitim almış olduğum ve sizin eğitmenliğini yaptığınız KAMEK Yazarlık Atölyesi Kursu, son yıllarda şehrimize birçok şair/yazar kazandırdı. Bu kurs dolayısıyla edebiyat çevresi sizi  “Şair ve yazar yetiştiren hoca” olarak da tanıyor. KAMEK Yazarlık Atölyesi Kursu hakkında bilgi verir misiniz?
R. AVCI — Ali Bey, aslında siz çok güzel özetlediniz. Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi bünyesinde açılan ve dokuz yıldır aralıksız olarak düzenlenen KAMEK Yazarlık Atölyesi Kursu, Kahramanmaraş’ta bir okul olmuştur. Hiç abartısız şunu söylemek ve kabul etmek gerekir ki KAMEK Yazarlık Atölyesi, Kahramanmaraş’ın edebiyat damarını besleyen, yeni yazar ve şairler yetişmesine katkıda bulunan, bugüne kadar 270 yazar/şair adayın eğitim aldığı, niceliği değil niteliği önceleyen ciddi bir kurumdur.
KAMEK Yazarlık Atölyesi, bilinçli yazar ve şairlerin yetiştiği bir kurum olmuştur. Neyi, nasıl, niçin yazacağını bilen, sanatın ne olduğunu, nasıl olması gerektiğini kavrayan; bir edebî metni değerlendirebilen, her şeyden önce kendini en güzel şekilde ifade edebilme becerisi kazanmış 270 kalem hediye etmiştir Kahramanmaraş’a. Bu kalemler, kursu bitirdikten sonra yazdıkları romanlarla, hikâye kitaplarıyla, şiir kitaplarıyla, dergilerdeki yazılarıyla Kahramanmaraş edebiyatına taze bir kan olmuştur ve olmaya devam edecektir. Güneş balçıkla sıvanmaz, kursun ürünleri ortadadır.
KAMEK Yazarlık Atölyesi Kursu’nu diğer kurslardan ayıran bir başka husus da oldubitti mantığıyla, dostlar pazarda görsün anlayışıyla düzenlenen değil, çıktıları olan bir kurstur. Her dönem sonunda kursiyerlerin edebî ürünlerinden oluşan ve bu güne kadar 8 sayı yayımlanan, sizin de yazılarınızın bulunduğu KELAMDAN KALEME adlı dergi ve dergideki yazılar KAMEK Yazarlık Kursu’nun ciddiyetini ve verimliliğini göstermiştir.
Şehrimiz edebiyat şehri olmak için UNESCO’ya müracaatında bu etkinliklerin çok ciddi bir referans olacağını belirtmek isterim. Ayrıca eğitim verdiğimiz toplam 270 kursiyerin 195’inin bayan olması, bayanlara eğitim fırsatı tanınması bakımından şehrimiz için önemli bir kazanç olmuştur. Bu vesileyle dokuz yıldır KAMEK Yazarlık Atölyesi Kursunu açarak eğitim ortamı hazırlayan Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesine teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bu arada KAMEK Yararlık Atölyesi Kursunun 2023 Eylül ayından itibaren artık düzenlenmeyeceğini de belirtmek isterim.
 
“HER ESER BİR İHTİYACA CEVAP VERMELİDİR”
A. AVGIN — Sizin, yayımlanmış 22 kitabınız var. Bu kitapların yayınlanma hikâyeleri ve gerekçeleri hakkında bilgiler verebilir misiniz?
R. AVCI — Eserlerin hepsinin yayımlanma hikâyesini anlatmak hacim bakımından fazla yer tutabilir. Bundan dolayı bazılarının yayımlanma amaçlarını açıklayarak sorunuza cevap vermek istiyorum. Her şeyden önce kitaplarımı, “Her eser bir ihtiyaca cevap vermelidir.”, ilkesinden hareketle hazırladığımı ifade etmeliyim. Dolayısıyla yayımlanan her eserimin bir yazılış hikâyesi vardır.
Yayımlanan ilk eserim, 1997 yılında Dolunay Yayınları arasında çıkan “Dolunay Sevda Şiirleri Antolojisi” adlı antolojidir. Piyasada aşk konusunda hazırlanmış pek çok antoloji varken bu eseri niçin hazırladığıma gelince. Antolojilerin çoğunda şair ve şiir seçiminde ne yazık ki ideolojik bir yaklaşım sergilenmektedir. Oysa aşkın sağı-solu olmaz; soylusu-soysuzu olur. Ayrıca,  pek çok antolojide şiir olduğu tartışılır, çok sıradan, bayağı örnekler yer almaktadır. Gerçek sanat ürünüyle buluşamayan okur, şiiri bu eserdeki örneklerden ibaret zannetmekte ve bu algı yayıldıkça şiir ayağa düşmektedir. İşte Dolunay Sevda Şiirleri Antolojisi’nde herhangi bir ideolojik saplantıya düşmeden 74 şaire ait soylu aşkı terennüm eden şiirlere yer verilerek sanatsal bir amaca hizmet edilmiştir. Bu çalışmada değerli ağabeyim Üstad Bahaettin Karakoç’un teşviki de eserin hazırlanmasında önemli bir rol oynadı.
Yayımladığım bir başka eser “Dünya Dili Türkçe” adını taşımaktadır. 2009 yılında yayımlanan bu eser Türkçemizin, özellikle yabancı dillere olan özentimizden kaynaklanan sorunlarına dikkat çekmek, dil bilinci konusunda toplumsal bir duyarlılık oluşturmak, kısacası karanlığa küfredeceğine bir mum da sen yak, düşüncesiyle hazırlandı. Eser, adeta horladığımız Türkçemizin eşsiz gücü ve zenginlikleri, bugün içinde bulunduğu sorunlar ve bu sorunların çözümünde üzerimize düşen sorumluluklar olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Eser, okuyucuya ve özellikle yetişen nesillere dil bilinci aşılamak için hazırlanmış ve büyük ilgi görmüştür.
Okumayan bir toplum oluşumuz çok sık duyduğumuz bir cümledir. İyi ama niçin okumuyoruz? Dahası Kahramanmaraş’ta okuma alışkanlığı ne durumdadır ve okumayı etkileyen unsurlar nelerdir? Bu sorulara cevap bulmadan yapılacak her proje, atılacak her adım eksik kalacaktır. İşte bu düşünceyle geleceğimiz olan ortaokul ve lise öğrencileri arasında bilimsel bir yöntemle araştırma yaptım. Araştırma sonuçlarını ve sonuçların tahlilini “İlk ve Ortaöğretimde Okuma Alışkanlığı” adıyla 2009 yılında bir kitap haline yayımlattım. Kitap tüm eğitim kurumlarımıza ve kütüphanelere gönderildi. Bu araştırmanın ışığında her ilçenin, her okulun okuma politikalarını oluşturmasına ve bu alanda araştırma yapan araştırmacılara katkı sağladık.
2011 yılında yayımlanan ve okuyucular tarafından büyük ilgi gören “Başarı İçin Kılavuz Öyküler” adlı eser, eğitim boyutuyla öğretmen, öğrenci ve ebeveynlerin başucu kitabı oldu. Okuru kıssalarla eğitmek, moral ve motivasyon kazandırmak amacıyla kaleme alındı ve amacına ulaştı.
Türk şiirinin son dönem yaşayan çınarlarından şair Bahaettin Karakoç ile ilgili olarak tarafımdan hayattayken hazırlanan ilk ve tek biyografi kitabı olan “Türk Şiirinin Beyaz Kartalı Bahaettin Karakoç”, 2012 yılında yayımlandı. Bu kitap, sanatçı hayattayken değerinin bilinmesi adına da önemli bir çalışma olmuştur. Araştırmacılar için önemli bir kaynak olarak Türk edebiyatındaki yerini almıştır.
 
“KAHRAMANMARAŞ DERLENMEMİŞ BİR DESTAN GİBİDİR”
 A. AVGIN —Kahramanmaraş’ın tanıtımına yönelik olarak hazırladığınız özgün kitaplardan da söz eder misiniz?
R. AVCI — Kahramanmaraş derlenmemiş bir destan gibidir. Bu destanın derlenerek yazıya, şiire aktarılması ve teşhir edilmesi gerekir. Bu bağlamda Kahramanmaraş hakkında ünlü şairlerin yazmış oldukları şiirleri titiz bir inceleme ve araştırma sonucunda derleyip hazırladığım ve basımı 2013 yılında Kahramanmaraş Büyükşehir tarafından yapılan “Şairlerin Dilinden Kahramanmaraş”  adlı eser; kuşe baskısı, şehrin özgün fotoğraflarıyla görselleşen seviyeli şiirleriyle Kahramanmaraş’ın tanıtımı açısından önemli bir prestij kaynak olmuştur.
Kahramanmaraş’ın şairler kenti olduğunu iddia ediyoruz ve bu durumu ülke sathında tescilleme gayreti içerisindeyiz. Son derece haklı olduğumuz bu iddiayı desteklemek ve referans oluşturmak amacıyla yine uzun ve titiz bir araştırma sonunda hazırlamış olduğum, basımı 2015 yılında Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan “Karacaoğlan’dan Günümüze Kahramanmaraşlı Şairler” kitabı, ilimiz ve Türk edebiyatı için önemli bir başvuru kaynağı olarak yerini almıştır.
Bugünlerde basımı tamamlanan ve yine Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi tarafından yayımlanan “Kahramanmaraş Halk Şairleri” adlı eser; Karacaoğlan, Âşık Mahzunî, Abdurrahim Karakoç, Kul Ahmet, Derdiçok, Hilmi Şahballı gibi çok güçlü ozanların/halk şairlerinin yetiştiği Kahramanmaraş’ın halk şairi vadisindeki zenginliğini kayıt altına alan bir kitaptır. 765 sayfadan oluşan,  uzun ve yorucu bir araştırmanın ürünü olan bu eserin şehrimiz edebiyatı adına büyük bir eksiliğini gidereceğine inanıyoruz.
 
“İÇİNDE SANATÇI YETİŞMEYEN TOPLUMLAR VAHŞİLEŞİR”
 
A. AVGIN —Sanatkârın toplumdaki görevi ve önemi hakkında neler düşünüyorsunuz?
R. AVCI — Atatürk bir vecizesindeSanatkâr, toplumda uzun çaba ve çalışmalardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandır.” diyor. Gerçekten de sanatkâr, toplumun medeniyet elçileridir. Evrende bizim göremediğimiz güzellikleri gösterecek, tabiatta bulunan malzemelerin arasında seçme yaparak bizi hayrete düşüren, hayranlık duygusu uyandıran eserler vücuda getirmek suretiyle iç dünyamızı güzelleştirecek ve zenginleştirecektir.
Sanatçılar, gelişimin ve değişimin öncüleridir. İnsanın manevî dünyasını aydınlatan, evrendeki güzellikleri derleyip sanat eseri adı altında demetleyerek toplumun beğenisine sunan mükemmellik işçileridir. İçinde sanatçı yetişmeyen toplumlar vahşileşir. Vicdanları kara, gözleri güzelliklere kör, hayalleri cüce olur. O toplumda fedakârlığın yerini menfaat, vicdanın yerini zulüm, hoşgörünün yerini önyargı, bilginin yerini hurafe ve dedikodu, yardımlaşmanın, paylaşmanın yerini mücadele ve kavga alır. Bugün dünyamızın huzursuzluğu sanatçı kıtlığındandır.
 
“TEK YÖNLÜ OKUMA BİR AĞACIN GÖLGESİNDE BÜYÜMEK GİBİDİR”
A. AVGIN —Tek yanlı okumayı yeterli buluyor musunuz? Bu okuma kişiyi hangi yönlerde eksik bırakabilir?
R. AVCI — Tek yanlı okuma, bir arının tek çiçekten beslenerek peteğini oluşturmasına benzer. Bir başka benzetmeyle kurbağanın dünyayı kuyudan ibaret zannetmesi gibi bir şeydir tek yönlü okuma. İnsan niçin okur? Kendinde olmayanı kendisinde olanla birleştirip yeni terkipler, yeni ürünler ortaya koymak için okur. Bu ürün düşünce olur, üslup olur, şekil olur, duygu olur. İyi bir okuyucu bin bir çiçekten şeker özü toplayan arı gibidir. Bu okuyucunun düşünceleri de, ortaya koyduğu ürünler de zengin, renkli ve rayihalı olur. Tek yönlü okuma bir ağacın gölgesinde büyümek gibidir. Gölgede olanın gölgesi olur mu? Gölgesi olmayana yaşıyor denilebilir mi? Nasıl ki demokrasiyi farklı düşüncelerin ve dolayısıyla muhalefetin çok oluşu geliştirir ise, insanı geliştiren de farklı düşünce ve bakış açılarıyla kaleme alınan eserlerdir. Bu farklılık daha güzeli ve doğruyu bulmamızda kılavuzluk yapar. Tek yanlı okuma genellikle gelişmeye kapalı toplumlarda görülür.
“ŞİİR, KELİMELERLE YENİ DÜNYALAR KURMA SANATIDIR”
A. AVGIN —Şair veya yazar olmak isteyen gençlere neler önerirsiniz?
R. AVCI — Arif Nihat Asya’ya sorarlar: “Üstadım, herkes şiir yazabilir mi?”  Ünlü şair şu cevabı verir: “Herkes şiir yazabilir ama bazıları yazmasa daha iyi olur.“  Ne yazık ki bugün şiir yazmanın, aklından geçenleri günlük dille, cümleleri alt alta dizmek olarak görülmesinden dolayı herkes şair olabiliyor. Müzik, resim, tezhip, heykel gibi sanatların yeteneğe ve bir alt yapıya ihtiyaç olduğunu düşünür, bunun için bu sanatlarla pek azımız uğraşırız da konu şiir olunca yeteneğe ve alt yapıya bakmaz hepimiz bir şeyler karalar adına da şiir deriz.
Gençlerimiz öncelikle şiirin ne olduğunu ve şiir geleneklerini öğrenmeli, sonra kendilerinde bu yeteneğin olup olmadığının farkına varmalıdırlar. Şiir, kelimelerle yeni dünyalar kurma sanatıdır. Kelimeler ne kadar zenginse ve yerinde kullanılırsa şiir o kadar güzel olur. Kelime hazinesini geliştirmenin en etkili yolu da üslup sahibi yazarları ve şairleri okumaktır. Ayrıca şiire ait farklı gelenekleri de tanımaları gerekir.
Yazmak, kelimeye hâkim olmayı gerektirir. Kelimeye hâkim olmak için üslup sahibi yazar ve şairleri okumak lâzımdır. Bir tek yazar veya şairi değil, onlarcasını okumalı; farklı üslup, tema ve biçimleri tanımalıdırlar.
Şair adayları, piyasa şairlerinin değil, iyi şairlerin şiirlerini okuyarak kendilerine rehber yapmalıdırlar. İyi ve kalıcı şairler hep böyle yapmışlardır. Sonra da o şairler gibi yazmaya çalışmalıdırlar. Bunu taklit etmek olarak değerlendirmemek gerekir. Her şair yetişme çağında kendilerinden önceki güçlü şairleri örnek almışlar, daha sonra kendi üsluplarını bulmuşlardır. Hatta divan şairleri kendilerini ispatlamak için nazire geleneğini oluşturmuşlardır. Kimleri okusunlar, derseniz bazı isimler verebilirim: Nazım Hikmet, Necip Fazıl Kısakürek, Attila İlhan, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dranas, Faruk Nafiz Çamlıbel, Abdurrahim Karakoç, Nurullah Genç, Bahaettin Karakoç, Yavuz Bülent Bakiler, Sezai Karakoç. Bu şairlerden tema, şekil, dil ve anlatım bakımından faydalansınlar. Böylece gerçek şiirin ne olduğunu öğrenmiş olurlar. Bir de şiirde anlaşılmazlıktan, argo ve müstehcenlikten, şiire ideolojiyi sokmaktan kaçınsınlar. Çünkü sanatın amacı güzeli tanımlamak ve güzelliği yakalamaktır.
Yazma çalışmalarında aceleci davranmasınlar. Bir yazıyı/şiiri bitirdikten sonraki günlerde de gözden geçirsinler, gerekli düzeltmeleri yapıp, eksiklikleri giderip fazlalıkları atsınlar. Ondan sonra paylaşsınlar. Bıkıp usanmadan yapılan bu çalışmalara kendi üslubunu katmaya başladıkları andan itibaren sanata adım atmış olacaklardır. Bu arada sanat-edebiyat dergilerini takip etsinler ve bu dergilere sürekli yazı göndersinler. Yayımlanmazsa hemen pes etmesinler. Azim ve sabır konusunda Edison’un ampulü nasıl icat ettiğinin hikâyesini hatırlarından çıkartmasınlar. Bütün bunlara katlanamayacaklarsa yeteneklerini başka sanat alanlarında arasınlar.
A.AVGIN —Bize ayırdığınız zaman ve bu değerli bilgiler için size çok teşekkür ediyorum Hocam.
R.AVCI—Ben teşekkür ederim Ali Bey.