Merhaba değerli dostlar.

Önceki haftalarda özellikle Ak Parti iktidarının ekonomik alanda ki başarılarının bir sonucu olarak  sekülerizmin, bir başka ifadeyle dünyevileşmenin toplum hayatında ki etkilerinden bahsetmiştik.

Son birkaç yıldır ise dünyevileşme yeni bir boyut kazanmaya başladı. Bu boyut ise daha fazla makam ve daha fazla maaş olarak gündeme girdi.

Bizim gibi sıradan bir Anadolu şehrinde yaşayan insanlar zannediyorlar ki herkes bir maaşla geçiniyor, zaman zaman aldığı bu maaş yetmiyor, böyle olunca eşe dosta borçlanıyor, ya da bankaların kapısını aşındırıyor.

Benim anladığım kadarıyla özellikle Ak Parti iktidarının ilk bir iki dönemini saymazsak, çünkü o dönemde genellikle idealist kadrolar işbaşındaydı ve onlar görevlerini genellikle şan ve şeref için yapıyorlardı. İşte Ak Partinin en başarılı olduğu yıllarının temel dayanağı da bu anlayıştı kanımca.

Ancak yıllar geçtikçe ve iktidardaki yerini sağlamlaştırdıkça farklı bir formata doğru evirilmeler başladı. Bu evirilmenin en belirgin sembolü ise Cumhurbaşkanlığı binası oldu. Artık ülkenin her yerinde daha görkemli ve gösterişli binaların yapılmasının da böylece yolu açılmış oldu. Bu anlayış beraberinde birçok değişimi de getirdi.

Son yıllarda sık sık medya da karşılaştığımız ve canımızı sıkan haberlerin başında devletin belli makamlarına gelmiş insanların aldıkları yüksek maaş ve diğer yan gelirlerle yetinmeyip birkaç kurumdan genellikle yönetim kurulu üyeliği gibi makamlarla birkaç maaş aldıklarının ortaya çıkmasıydı.

Buna son örnek ise RTÜK başkanının görevine ilaveten TÜRKSAT’ ta yönetim kurulu üyesi olduğunun ortaya çıkmasıydı. Bu konuda örnekler sayısız. Cumhurbaşkanlığı iletişim daire başkanının dört yerden maaş aldığı yer almıştı basında. Kızılay diye bir kurum var malumunuz. Dünya çapında iyilik yarışında olan bir kurum. başkanı ise aldığı yüksek maaşla yetinmeyip başka kurumlardan da maaş aldığını görüyoruz basından.

Bunlar Ankara da ve yüksek makamda kişiler. Anlaşılan o ki o makamlarda bulunma nedenleri devlete millete hizmetten ziyade keselerini ya da kasalarını doldurmak. Peki, taşra da durum nasıl acaba. Bizim gibi merkez nüfusu daha yarım milyon iken bir kanunla büyükşehir yapılan yerlerde neler oluyor dersiniz. Size bir soru yaşadığınız şehir büyükşehir olunca hayatınızda herhangi bir olumlu yönde değişiklik oldu mu? Maraş belediyesini sayın Ahmet Uncu’dan bu yana hatırlarım. En son şehir belediye başkanı da Mustafa Poyrazdı.

2014 yılında bir anda büyükşehir belediyemiz oldu. Büyükşehirle beraber iki tanede nur topu gibi ilçe belediyemiz dünyaya geldi. Büyükşehir yapılanması ile genel sekreter, genel sekreter yardımcıları  ve bir sürü daire başkanlığı. Asıl büyük değişim ise su ve kanalizasyonda oldu. Daha önce işler müdürlük olarak yürütülürken bir anda tazecik bir genel müdürlüğümüz oldu.

Bu genel müdürlükte sadece yönetim kurulu üyesi olarak maaş alan bir sürü insan var.  Ve büyükşehir belediye başkanı KASKİ genel müdürlüğü yönetim kurulunun doğal başkanıdır.

Gelelim nur topu gibi elimize doğan iki yeni ilçe belediyesine. Kadroları tıka basa doldurunca bulundukları mekanlara sığmaz oldular ve hemen yeni bina yapımına giriştiler. 12 Şubat belediyesine ait yeni binayı çok sık görüyorum ve her görüşümde içim içimi yiyor.  Bu devlet sömürge devleti değil, yani dünyanın mazlum milletlerinin kaynaklarını sömürmüyoruz . Milletten çeşitli yollarla toplanan vergilerle bu binalar yapılıyor.

Geçen gün bilbordlarda ki bir ilan dikkatimi çekti. Birçoğunuz da görmüştür. İlan 12 Şubat belediyemize aitti. Konusu emlak vergisi ikinci taksidinin son ödeme günü, ödemenin aksatılmaması ve ödenmediği durumda ise evlere icra yapılacağıyla alakalıydı.

Milletin oyuyla o makamlara gelirsiniz, hem genel bütçeden hem de kendi imkânlarınızla ilçe sakinlerinden topladığınız paraları kafanıza göre kimseye danışmadan harcarsınız sonra da kalkıp emlak vergisini ödemezseniz evinize icra gelir diye tehdit edersiniz.

Hiç düşündünüz mü değerli dostlar bu emlak vergisi ne menem bir vergidir. Bu ülke için her şeyi yaparsınız, gerekirse canınızı veririsiniz ancak başınızı sokacak bir eviniz vardır ve ondan her altı ayda bir vergi alınır.

Son haftalarda gençliğimizin hele de üniversite mezunu gençlerimizin en önemli sıkıntısı asgari ücretle bile olsa bir iş bulamamak. Hal böyle iken devletin yüksek maaşlı makamları bazılarını tatmin etmiyor ve birkaç maaş almanın yolları maalesef en yüksek makamın onayıyla daha fazla insana sağlanıyor.

Demedi demeyin. “Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar derler”. Bu millet balık hafızalı değildir, göbeğini kaşıyan aptallar topluluğu da değildir,

Bu dünya Firavun’un veziri olan ve hazinelerinin anahtarları deve kervanlarınca taşınan Karun’a kalmadı. Allah ( c.c) onu ayaklarından başlayarak toprağa gömdü ve canını öyle aldı.

Yapılan işte rıza-i ilahi olmalı.

Tekrar görüşünceye kadar kalın sağlıcakla.