Merhaba değerli dostlar.

Çok özel günlerden geçiyoruz. Biz 90 bin mahkûmu salıverdik lakin rabbim bir virüs eliyle bizleri evlerimize hapsetti. Gazete ya da televizyon ekranlarından fikir insanlarını takip edenler çoğunlukla şunu duyuyorlar. Artık dünya eskisi gibi olmayacak, Bu virüs illeti birçok şeyin değişimine vesile olacak.

Bu kişileri öngörü sahibi ya da yeni lisanla vizyon sahibi olarak niteliyoruz. Onlar böyle diyedursun biz inanıyoruz ki zamanın ve mekanın sahibi Allah’tır.

Biz ise naçizane bu virüs illetinden önce de bu devranın böyle gitmemesi gerektiğini bazı şeylerin değişmesi gerektiğini hep dillendirdik.

Dünya bundan yaklaşık 300 yıl öncesine kadar hak ya da batıl inançlar üzerinden nizam verilen bir yerdi. Buhar gücünün icadı sonucu dünyanın her köşesine kısa sürede ulaşabilmeyi başaran Avrupalılar yeni bir dinin, insan aklıyla formüle ettikleri bir inanç sistemini devreye soktular. Bunun adı kapitalizmdi. Bu dinin en önemli argümanı hatta tek argümanı ise sermaye idi.

Dünyayı ele geçirmek isteyen birçok han’lar, sultanlar geldi geçti. Ancak bunu başarabilen olmadı. Gücü olsa da ömrü kifayet etmedi. Ancak bu yeni güç kişilerle kaim olmadığından uzun soluklu ve her geçen gün kendisini yeni şartlara göre güncelleyebilen bir sistemi de oluşturmayı bildi.

19. yüz yıla gelindiğinde ise kapitalizm artık dünyanın hakimi olmuştu. Emperyal düşüncenin son versiyonu olan kapitalizm sanayi devrimi sonrası oluşan işçi sınıfı karşısında bir süre bocalasa da kısa sürede ona da çözüm buldu.

İnsanların hayal dünyasına hitap eden bir yaklaşımla asla kendileri gibi olamayacak ancak işçi önlüğünden kurtulup sermayenin emrinde orta bir sınıfın yolunu açtılar.

Son otuz yılda ise dünya başka bir yöne evrildi. Sermayenin anavatanı olan Avrupa, bilişim sektöründe yaşanan gelişmeler sonrası konumunu kaybetti. Artık sermayenin merkezi Amerika idi. 80. lerin sonunda Berlin duvarının yıkılıp iki Almanya’nın birleşmesi, beraberinde Rusya önderliğindeki Doğu Bloku’nun da dağılmasıyla sonuçlandı. Dünya artık tek merkezliydi ve bu merkez Amerika’ydı.

Son yıllarda özellikle teknolojik alanda gelinen seviye insanları daha bir hoyratlaştırdı. Yapay zeka sayesinde insanlığın yeni bir döneme gireceğinden, dünyanın kendi başlarına üretme gücüne sahip robotlar  tarafından idare edileceğinden söz edilirken gözle görülemeyen bir virüs bu işlerin hiçte öyle kolay olmadığını Alemlerin rabbi olan Allah’ın dilerse neler yapabileceğini inanan ya da inanmayan herkese gösteriverdi.

Ne hazindir ki bu virüs dünyanın az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerinden ziyade en zengin olanlarını, en zalim olanlarını etkilemiş gözüküyor. Dilimize zaman zaman gelir ”Hikmetinden sual olunmaz” deriz. Bu durumu herhalde en güzel bu deyim açıklar.

Gelelim bundan sonra ne olacağı ya da ne olmalıya. Kimileri bundan sonra bir çok şeyin farklı olacağını, mevcut sistemlerin değişeceğini, ya da değişmek zorunda kalacağını yazıyorlar, söylüyorlar.  Uluslar arası sermayeden ziyade ulusal sermayenin hatta devlet eliyle bir çok alanın koruma altına alınacağından söz edenler var. Toplumların uzun süre kendi içine kapanacağı, bunun ise sosyal, kültürel ve daha bir çok alanda yeni yaklaşımları beraberinde getireceğinden söz ediliyor.

Bir kısım düşünce insanı ise kapitalist ideolojinin veri tabanı olan emperyalizmin bazı sarsıntılar geçirmesine rağmen, yeniden kendini yeni duruma göre güncelleyerek yoluna devam edeceğini söylüyorlar.

Bugün her şeye rağmen dünyanın yönetenleri, açıktan ya da örtülü şekilde devletleri idare eden düşünce, sermayenin dini olan emperayalist düşünce sistemidir. 300 yılda oluşan bu sistemin birkaç ayda bir virüs marifetiyle yıkılacağını sanmak en basit ifade ile safdillik olur.

Dünya ne yapar bilmem lakin biz Müslümanların adalet ve liyakat temelinde yeni bir yol bulmamız gerektiği artık gün gibi aşikar.

Haftaya kaldığımız yerden devam edelim inşallah. Kalın sağlıcakla