17-04-2016

                Çocuk evlilikleri Dünyanın her yerinde görülen küresel bir sorundur.Bu evlilikler daha çok, az gelişmiş ülkelerde ve ülkelerin geleneklere bağlı bölgelerinde ,çocuk evliliğine izin veren yasalar, dini ve sosyal baskıların etkisiyle ; Tecavüz ettiği küçük kız çocuklarıyla evlenmeye mecbur edilmek , ticari alışveriş mantığı ile borcun silinmesi sebebi veya geçim sıkıntısı çeken çok çocuklu ailenin, bir boğaz eksilsin düşüncesiyle ,hali vakti yerinde bir ailenin dul veya evlenme çağına gelmiş oğluna ,daha ergen olmamış kızını vermesi gibi birçok faktörler yüzünden gerçekleşiyor.

                Türkiye’de 18 yaş altı evlilik yapan erkek çocukların oranı istatistiklere göre yüzde 6.9 iken, kız çocuklarında yüzde 31.7 oranında görüldüğü bildiriliyor. Kültür düzeyinin daha gelişmiş olması nedeniyle kentteki oran kırsal kesimdeki orana göre daha azmış.

                Erken yaştaki evlilikler önce bireyi,daha sonra tüm toplumu etkiler.Küçük yaşta hamile olan bir kız çocuğunun yaşayacağı travmayı , onda bırakacağı yıkıcı sonuçları, eğer bir de şiddet görüyorsa ,yaşamındaki çıkmazı düşünün. Eğitim eksikliği, vücut gelişimini tamamlamamış olması neticesinde çıkabilecek sağlık sorunları, tecrübesizlik ,sorumluluk yüklenme bilincinin yetersizliği gibi çeşitli sebepler ,çocuk gelinleri toplumun yarası haline getiriyor.

                Erken yaştaki evliliklerde sadece sosyokültürel özellikler , gelenekler, dini inançlar sonucu yapıldığı düşüncesi yanında,eğitim, kadın erkek eşitliğine bakış açısı, bölgelerdeki savaşlar, felaketler, fakir aile zengin ağa faktörü gibi sebepler de bu konuda büyük etkendir.

                Kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesinin önüne ,eğitimle geçilebilir.Bu evlilikler, çocuklar rüştünü ispat etmedikleri için imam nikahı ile geçekleştirilmektedir. Çocukların oyun çağında evlendirilip erken yaşta anne olmaya zorlanması, biraz da ataerkil ailelerin çocuğun fikrini alma ihtiyacı duymadan verdikleri kararlardan kaynaklanmaktadır. Bu evliliklerde her türlü şiddet ve istismar var. Hayatlarıyla ve aile ile ilgili hiçbir konuda söz haklarının olmaması, genelde erkeğin imam nikahlı birkaç eşinden biri olarak yaşamaya devam etmesi, yaşamının başka bir problemidir.Bu çocukların çoğunun okuma yazma bilmediği bilenlerin de karşı çıkma cesareti gösterecek bilinçte olmadığı ,bu konuda eğitimsizliğin etkisini gözler önüne sermektedir.

                Uluslar arası hukukta evliliğin ve eş seçiminin özgür iradeye dayanması güvence altına alınmıştır.”Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” yetişkini ya da çocuğu evliliğe zorlayan davranışın suç sayılması için yasal düzenlemelerin yapılmasını şart koşmuş,sözleşmeye Türkiye’de imza atmıştır.

                Çocuklarda istemeden yapılan evlilik travmaları,hayat boyu devam ediyor. Dayatılan bir hayatı yaşamak zorunda bırakılmak,sevmedikleri anlaşamadıkları bir insanla bir ömür evliliği sürdürme zorunluluğu, onlarda kapanması zor yaralar açmaktadır. Dünyanın her yerinde çocuk istismarı az veya çok yapılmaktadır. Bir çocuğun bedensel, zihinsel ve duygusal gelişimini olumsuz yönde etkileyebilecek her türlü tutum ve davranış,uygulama ,erkek kız çocuk ayırmadan , fiziksel şiddet, cinsel şiddet ,duygusal ve iş gücü istismarı bu olgunun içindedir.

                Tehdit ve baskıyla alıkonulan, zorla evlendirilen küçük kız çocukları tekrar aileye dönemedikleri,gidecek veya sığınacak yerleri olmadığı için ,çaresizlik içinde korkudan bu evliliği sürdürmek zorunda kalıyorlar. Bu durumda çocuğun normal ve sağlıklı gelişimini ruhsal bütünlüğünü zedeliyor, güven duygusuna zarar veriyor. Seneler içinde büyüdükçe ,yetişkinlik yaşamında sağlıklı normal ,çevresiyle ve eşiyle güven duyarak bağlar kurmak nerdeyse imkansız hale geliyor.

                Çocuk yaşta evlendirilen kızların bir başka sorunu da , istemeden kaldıkları hamilelik ve de sağlıksız koşullarda yaptıkları doğumlar nedeniyle, anne bebek ölüm oranlarının artmasıdır. Çocukluğunu yaşamadan , oynaması gereken oyunları arzu ettiği gibi oynayamadan, ruhsal ve bedensel gelişimini tamamlamadan, bu küçük çocukları,taşıyamayacakları bir yükün altına sokmak bir cinayettir. Kendilerin yerine, sağlıklı düşünemeyen büyüklerin aldıkları kararlar , o çocuklara yapılabilecek en büyük ihanettir. Düşününüz , kendi iradesi dışında yetişkin normal bir insan, yaşamına dair kararları bir başkasının almasını kabul eder mi? Asla. Öyleyse o çocukların da zihinsel ve bedensel gelişimlerini tamamlayarak,en azından 18 yaşını bitirmelerini ve özgür iradeleri ile kendi yaşamları konusunda karar vermelerini sağlamak gerekir.

                O zaman alınması gereken tedbirler ve uygulamalar neler olabilir:

                İlk adım öncelikle çocuğun güvenliğini sağlamaktır.Sonra bu kısır döngüde ailelerin daha mesafeli durması gerekir.Aile ve sosyal politikalar üzerinden devletin üzerine düşen görevini ivedilikle yapması, hukuk sisteminin yansız olarak doğru işlemesi,caydırıcı cezaların verilmesi,anne baba ve yakınlarının, eğitim kurumlarının farkındalığı ve bilinçlenmesi ,gerektiğinde bu konulardaki uzman kişilerin toplumu ve bireyleri bilinçlendirmesi, yapılabilecek  koruyucu ve önleyici çalışmaların bir kısmıdır.

                Günümüzün ve geleceğimizin gençlerinin, bedensel ve ruhsal sağlığını koruyarak ,ülkemizi güçlü bir şekilde aydınlık yarınlara taşımalarını istiyorsak,onlara cinsiyet ayırımı yapmadan her konuda sahip çıkmak,çocukluğun getirdiği davranışları yaşayarak büyümelerini sağlamak zorundayız. Bu hem ilgili devlet kurumlarının,hem de olgun birer bireyler olarak hepimizin görevidir.

                                                                                                                                             SEHER TÜRKER