Cenab-ı Hak  yaratmış olduğu her varlık  üzerine bir mühür, damga  ve taklidi mümkün olmayan birer farklı işaret koymuştur. Bu farklı  ve taklidi mümkün olmayan  alamet  bütün bitki ve ağaçlar üzerine de  konmuş bir damgadır. Örneğin ; Bir elma meyvesi bir önceki senede yetişen elmanın ne aynısı nede gayrısıdır. Yani: benzeridir ama bir önceki senenin tıpa-tıp aynısı değildir. Kardeşidir fakat bir farklı yönü vardır. Ya küçüktür, ya daha büyük belki aromasında bile farklı yönleri vardır. Kısaca bir meyve aynı ağaçta  yetişmesine rağmen bir sene önceki ile bir sen sonraki arasında farklı alametler vardır. Aynen insan gibi. İnsan da Aynı ana ve babadan olan çocuklar bile olsa tam olarak bir birine benzemez. İsterse çocuk sayısı ne kadar fazla olursa olsun b ir birinin aynısı olması çok nadirdir. Esas azalar aynı yerleri de aynı yani; her insan da iki göz, iki kulak, iki el ve ayak gibi. Ama simada bir farklılık var. Kimse kimseye tam olarak benzemez. Bunun aynı ana babadan olması da şart değil. Dünyada  bu gün kaç milyar insan varsa tam olarak bir birinin aynısı olan pek nadirdir. İşte biz buna alamet-i farika diyoruz. Bunun anlamı şu: Dünya kurulalı zamanımıza kadar ne kadar insan gelip geçmiş  ise Yüce yaratıcı onların hepsini tek tek bili yor ve görüyor ona göre bir sonrakini yaratırken birini diğerinden farklı yaratıyor. Bu Allah’ın  ne kadar KADİR ve ALİM olduğunu gösteriyor. İnsanın bilgisi ve gücü onun bilgisinin yanında gözle görülemeyecek kadar küçüktür. Belki  de  hiç  hükmümdedir. Yüce yaratıcı bir anda geçmişi-geleceği ve içinde bulunduğumuz zaman-ı hazırı bir anda görür ve bilir o’na gayet kolaydır. Ol deyince her şey hemen oluverir.  Güneş nasıl ışığı ile bir anda bütün dünyayı aydınlatıyor ve ısıtıyor, öylede Allah bir anda kainatta olup biten ne varsa tümünden haber dardır. Zalimi de görüyor, mazlumu da. Yarın hepsinin hesabı Mahkeme-i Kübra da ( büyük mahkemede )  görülecektir. Hem alamet-i farikanın yaşantımızda da büyük faydaları vardır. Örneğin bütün insanlar bir birine tam benzemiş olsaydı toplum hayatı yaşanmaz hale gelirdi. Suçlu kim, katil kim hatta insan kendi evladını belki de ana babasını bir birbirine  karıştıracaktı. Aynı sima aynı benzerlik hayatı zorlayacaktı. İşte bütün bunları bilen birsi herkese bir farklı  alamet, simge koyarak bunları önlemiştir. Bir Koyun sürüsüne bırakılan kuzular hiç şaşırmadan gider annesini bulur. Baksan bütün koyunlar bir birine benziyor. Yüce Allah öyle bir işaret koymuş ki kuzular şaşırmadan annesini buluyor. Bu bize Kainat sahibinin KUDRED ve İLMİNİ’NİN sonsuzluğunu  göstermektedir. Diğerleri bunlara kıyas edile bilir. Gelelim  “Şems-i Şumus “konusuna. Yani  Güneşler Güneşi. Bütün Evren herkül burcu tarafına  doğru gittiği daha doğrusu “Şems-i Şumus “ gezegeni kütle olarak daha büyük olduğu için kendine doğru  cazibe , çekim kanuna göre  çekmektedir. İçinde bulunduğumuz güneş sistemi ile birlikte bu sistem o’na doğru çekilmektedir. O sistem bizimkinden biraz yavaş biz o’na biraz daha hızlı gidiyoruz. Öyle bir zaman gelecek ki bu o’na yetişecek. İşte o zaman bu muazzam iki kütlenin bir biri ile çarpıştığını düşünelim. O zaman kainat acaba ne hale gelecek.( Gaybı ancak Allah bilir).İşte kıyamet-i n hiçbir alameti olmasa da bu çarpışma büyük bir kıyamet’in kopmasına sebep olacaktır. Sahabelerden birisi Allah Rasulüne sorar; “Yaresulallah  kıyamet ne zaman kopacak” Peygamberimiz o’na” kıyamet için ne hazırladın “ buyurur. Korkuya gerek yok. O’na hazırlıklı olalım inşallah  kafi olacaktır. Rabbimin merhameti ve şefkati  ve de affı bizimle olsun.