Geçtiğimiz günlerde şehrimizde meydana gelen olaydan bahsediyorum evet, Devletin polisine “Siz neyinize güveniyorsunuz böyle, siz kim oluyorsunuz?” diye soran kadından…

Sonra da elinde ki telefonu, yanında ki polis memurlarına uzatıp “konuş” deyip, telefonla konuşulmadığını görünce “konuşmuyorlar” diye şaşıran kadından.

Yazıyı kaleme almadan önce epey düşündüm. Bu tür davranışların dikkat çekmemesi, örnek teşkil etmemesi ya da özendirici olmaması hassasiyetiyle ne kadar önem arz ettiğini düşündüm. Malum sosyal medya vesilesiyle toplum olarak hassasiyetimiz ya da algılarımız oldukça değişti. Doğrular yanlış, yanlışlar doğru olarak toplumda kabul görmeye başladı.

Sonrasında yazmanın, yazmamaktan daha uygun olacağını düşündüm.

Yapılan yanlışın sadece bu hanımefendiyle alakalı olmadığını toplumun genelinde bu yargının hâkim olduğunu düşündüm.

Devletin polisine ne kadar saygı duyulduğunu, bir telefonla devletin organlarının dengesinin bozulup bozulmayacağını düşündüm.

Bundan emin bir şekilde elinde ki telefonu pervasızca polise uzatan kadının rahat tavırlarını düşündüm.

 “Artistliğiniz kime?” sorusunu soracak kadar devletinin polisine saygının sıfıra indiği günlerde emniyet teşkilatımızda verdiğimiz şehitleri düşündüm.

Maske takmadığı için sadece kendisinin cezalandırıldığını düşünen, sırf bu yüzden devletin polisini “Cimer’e yazacağım sizi bekleyin!” diye tehdit ederek, görevini yapmaya çalışan polisi, “görevini yap!” diyen devlete şikâyet eden halkı düşündüm. Devleti devlete şikâyet etmenin anlamını düşündüm…

İnsan olmanın gereğini, vicdan ve ahlâk sahibi olmayı düşündüm…

Sonrası mı? Sonrası yaşadığımız durum, Cimer Başkanı açıklama yapar “Maske - mesafe -temizlik kurallarına uymalıyız. Hanımefendi boşuna zahmet edip CİMER’e yazmasın”

Ne yazıp ne yazmayacağımı düşündüm? Bu durumda bu kadını mı? Yoksa toplum olarak düştüğümüz seviyeyi mi? Suçlayalım.

Sahi, elinde gücü olduğunu düşünenler, devletin bir kurumunu bir telefonla tehdit etmeye çalışmıyor mu?

“İlk taşı günahsız olanınız atsın”