Türkiye Gerçeği adlı son kitabında devlet yönetimine ve mekanizmasına ilişkin sorunları Türkiye özelinde dile getiren Kamran İnan, Türkiye’nin pek çok can alıcı sorununa ve çözüm yollarına parmak basıyor. 50 yıllık devlet hizmetinin ve siyasi yaşamının ardından emekliliğe ayrılan deneyimli devlet adamı Kâmran İnan; deneyimlerini okurlarıyla paylaşmaya devam ediyor. Kitaptan çarpıcı başlıklar şöyle: “Yarım yüzyıllık devlet tecrübesinin ardından Kâmran İnan niçin milletinden özür diliyor? Parti liderliği koltuğuna oturan bazı kısa boylular, Devleti kendi boylarına indirdiler. İrtifa kaybederek geldik. Türkiye’de hainler, hırsızlar ve cahiller prim alıyor, teşvik ediliyor. Avrupa’da bulunan dört milyona yakın insanımızı, kendi haklarını ve milli menfaatleri koruyacak şekilde teşkilatlandıramadık.

Timaş Yayınlarından çıkan bu kitapta şu değerlendirmelerde yer alıyor.

 ‘Türkiye Gerçeği’ ismiyle yazdığı bir kitapta İnan, ülkenin en temel sorununun ‘ihanet’, ‘hırsızlık’ ve ‘cehalet’ olarak sıralıyor.

Bir başka kişiye göre ise bu öncelikler değişiyor, demek ki ülkemizin sorunları ve öncelikleri zaman içerisinde değişebiliyor. 

Örneğin Bediüzzaman’a göre Türkiye’nin ün büyük üç sorunu cehalet, zaruret ve ihtilaftır. Çözümü ise: “Bu üç düşmana karşı sanat, marifet ve ittifak silahıyla cihat etmek gerekir der!”

Bana göre ise bu söylenen bu sorunların nedeni eğitim sistemimizdir ve çözümü ise sistemin değişmesidir. Nitekim Kamran İnan’da eserinin son kısmında, “ Türkiye’nin en önemli eksikliği eğitimsizlik ve cehalet!” diyor bizler gibi…

İNSANI MERKEZE KOYMAMIZ KAÇINILMAZDIR

Kamran İnan’ın bahsettiği ihanet önemli bir konudur elbette, ancak, masonik çevreler tarih sürecinde kimi insanların zayıf taraflarından yakalayarak, kullanıldığını da biliyoruz. Peki hırsızlığı nereye koyacağız?

Devam edelim. Ülkemizin ciddi bir eğitim ve kültür bunalımı geçirdiğimizi ifade eden İnan, “Eğitim kuruluşlarımız diploma endüstrisi halinde çalışıyor. Öğrenmek, ilim yapmak, çağı yakalamak yok; sistem böyle işliyor ve işin kötüsü kimse bundan rahatsız olmuyoruz diyor!

İnan’ın kitabında şikâyet ettiği diğer bir konu da bürokrasi. İnan, bürokrasiyi, demokratikleşmeye direnmekle ve seçilmişlerin üstünlüğünü kabul etmemekle suçluyor. Türkiye’de vatandaş ile devlet arasında çok büyük boyutta uçurum olduğunu vurgulayan İnan, bürokrasinin vatandaştan mutlak itaat istediğine işaret ediyor. İnan, “vatandaşın, ‘devlet benim’ diyebildiği; devlet nimet ve imkanlarının adil bir şekilde dağıtıldığı; moral ve manevi değerlerin yükselişe geçtiği bir Türkiye istediğini” belirtiyor. 

İnan’ın penceresinden böyle görünüyor, sorunlar keşke bir de çözümünü yazsaydı da okusaydık. Neyse onu da biz yazalım inşallah!

YOLDAN ÇIKANLAR

Evet, teşhisler üç aşağı, beş yukarı aynı. Bu yazılanlar bugünün sorunu olduğu gibi dünden bize miras kalmış şeyler. Başlangıcını 17. Yüzyıla kadar götürmek mümkün. Zaten bizlerde o yıllara Duraklama ve Gerileme Devirleri ismini vermişiz. SEBEBİ ORTADA.

Dikkat buyurun, her gün 5 vakit namazla okuduğumuz Fatiha Suresinde ne diyoruz: “Yarabbi bizi azıp sapmışların yolundan yürütme, doğru yoldan ayırma!” Ancak ayrılmışız işte doğru yoldan. Eee doğru yoldan ayrılırsanız da sonuç de SORUNLAR YUMAĞI OLARAK KARŞIMIZA ÇIKMIŞ. BUNUN İÇİN EĞİTİM SİSTEMİNDE MUTLAKA REFORMA İHTİYAÇ VARDIR.

Yoksa yine terör, israf, bölünmüşlük, tembellik, rüşvet, ihanet, cinayet, neslin kaybı, özetle cehalet önümüze çıkacak…

Dediğim gibi çözüm eğitim sistemini değiştirerek yeniden ideal insan yetiştirmekten geçiyor. Zira insanın düzelmediği bir toplum asla düzelmez. Bunu tam 40 yıldır yazıyorum, yazmaya da devam edeceğim. Siz istediğiniz kadar yol, köprü, hastane, okul yapın, yaptığınız bu hizmetleri doğru kullanan insan yetiştiremediğiniz sürece sorunlarla boğuşmaya devam edeceğiz…

Kalın sağlıcakla.