Busra: Tarihin En Önemli Kavşak Noktalarından Biri
Suriye’nin güneyinde yer alan Busra Antik Kenti, Mekke ile Şam arasındaki kadim ticaret yollarının kesiştiği nokta olarak tarihte özel bir yere sahip. Ürdün sınırına yakın Dera il merkezine 40, Şam’a ise 140 kilometre mesafedeki kent, Roma’dan Osmanlı’ya uzanan zengin tarihiyle dikkat çekiyor.
Kent, Milattan Önce 15. yüzyılda Mısır firavunu 3. Tutmosis’in şehir listelerinde, MÖ 14. yüzyılda ise el-Amarna tabletlerinde "Buzruna" adıyla geçiyor. Roma öncesi Nabati Krallığı’nın önemli merkezlerinden biri olan Busra, Roma döneminde Arabistan eyaletinin başkenti olarak öne çıktı. Bizans döneminde ise büyük bir pazar ve dini merkez konumuna yükseldi.
İslam orduları, 634 yılında Busra’yı fethetti ve Emeviler döneminde de kent dini ve kültürel bir merkez olarak önemini korudu. Kent, 1980’den bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor ve Roma tiyatrosu ile erken İslam dönemi eserleriyle ziyaretçilerini büyülüyor.
Mekke-Şam Ticaret Yollarının Önemli Uğrak Noktası
Tarih boyunca deve kervanlarının uğrak durağı olan Busra, Mekke’den Şam’a, oradan da Akdeniz limanlarına uzanan ticaret yollarının kavşak noktasıydı. Kent, çevredeki tarım ürünlerini toplayıp daha büyük merkezlere aktaran bir ticaret deposu işlevi gördü. Roma’dan Osmanlı’ya kadar bölgesel ticarette önemli bir rol üstlendi.
Hz. Muhammed ve Rahip Bahira’nın Buluşma Noktası
Siyer kaynaklarına göre Hz. Muhammed, peygamber olmadan önce iki kez Busra’ya seyahat etti. İlk seyahati 9 veya 12 yaşındayken amcası Ebu Talib ile oldu. Bu yolculuk sırasında kentteki manastırlardan birinde Rahip Bahira Hz. Muhammed’i görerek onun peygamber olacağını fark etti. İkinci seyahat ise 25 yaşında, Hz. Hatice’nin kervanını yönetirken gerçekleşti. Bu sırada Rahip Nastura, Hz. Muhammed’in konakladığı yeri fark ederek, “Bu ağacın altına peygamberden başkası inmedi” dedi.
Busra’da Bahira Manastırı’nın kalıntıları hâlen görülebiliyor. Yaklaşık 1500 yıl önce inşa edilen manastırdan taş duvar parçaları, sütun temelleri ve apsis bölümü günümüze ulaşmış durumda.
Bölge rehberi Ahmed el-Mikdad, “Burada Peygamber Efendimiz Rahip Bahira ile karşılaştı. Savaş öncesi antik kentte 40 bin kişi yaşıyordu. Ancak Esed rejimi ve İran destekli milislerin saldırıları sonucu halkın yüzde 99’u göç etti, manastır da zarar gördü” diye konuştu.
Mebraku’n-Nâka Camisi: Devenin Çöktüğü Yer
Busra’nın kuzeydoğusunda bulunan Mebraku’n-Nâka Camisi, Hz. Muhammed’in devesinin Kur’an-ı Kerim’in ilk nüshasını taşırken çöktüğü noktada inşa edildi. Ünlü seyyah İbn Battuta Seyahatname’sinde buradan bahsediyor. Caminin müezzini Abdullah Nicim, “Kur’an-ı Kerim taşıyan deve burada çöktü, ardından Şam’a devam etti. Cami aydınlatmaya muhtaç, bir güneş paneli yeterli olur” diyor.
Hicretten Sonra da Ticaretin Merkezi
Hicretten sonra Müslümanlar Busra’ya ticaret için gitmeye devam etti. Hz. Ebubekir’in, Bedir Savaşı’na katılan sahabelerle birlikte kısa süreli ziyaretleri kayıtlarda yer alıyor. Emeviler ve Abbasiler döneminde önemini bir miktar kaybetse de, Osmanlı döneminde Şam vilayetine bağlı bir köy olarak tarih sahnesindeki yerini korudu.
Tarihi Yapılar ve Ziyaretçi Deneyimi
Busra’da Roma Tiyatrosu, Busra Kalesi, Serir Bint el-Melik Tapınağı, Zafer Kemeri, El-Hawa ve El-Nabati kapıları gibi tarihi yapılar ziyaretçileri zamanda yolculuğa çıkarıyor. Roma Tiyatrosu, İmparator Trajan döneminde 2. yüzyılda inşa edilmiş, 15 bin kişilik kapasitesi ve bazalt taş işçiliğiyle bölgenin en görkemli yapısı olarak dikkat çekiyor. 7. yüzyılda tiyatronun çevresine kalın surlar ve kuleler eklenerek savunma amaçlı kaleye dönüştürüldü.
Bölgedeki iç savaş ve saldırılar, tarihi yapıları ciddi şekilde etkiledi. Turizmin yeniden canlanmasıyla Busra, yeniden cazibe merkezi olma potansiyeline sahip.
Busra, Direnişin ve Göçün Sembolü
Mart 2011’den itibaren Busra, rejim karşıtı gösterilerin merkezi oldu. Her cuma namazı sonrası binlerce kişi burada barışçıl protestolar düzenledi. Saldırılar sonucu birçok tarihi yapı zarar gördü, halk göç etmek zorunda kaldı.
Kaynak: Anadolu Ajansı




