Konuya girmeden önce iki konuyu masaya koyalım. Birincisi, bütün kullar hata yapar, yani “Hatasız Kul Olmaz!” İkinci konu ise, kulun hatası araştırılmaz, hatta örtülür! Bu bir emirdir, tabi inanıyorsak! Bir şey daha ilave edeyim. Bütün insanların sizin gibi düşünmesini beklemeyin. Çünkü her insanın zihninin beslendiği kaynak farklıdır. Dolayısı ile de fikirlere saygı duymak gerekiyor…

Şimdi konumuza girelim. Cuma günü hoca efendi, vaiz kürsüsünde dili tutmak gerektiğini, paralelinde ise gıybet v.b. konuları uzun uzun anlattı.

Dilimizi tutmak ile ilgili olarak birçok hadis, atasözü hatta hikayeler bilirsiniz. En meşhurları, “Ya hayır konuş ya da sus! (Hadis)

Sonra; “Söz gümüş ise, sükût altın!”(Atasözü)

Bir de ayet yazalım, gelişme bölümüne geçelim inşallah! (Nahl Suresi, 116. Ayet “Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler.

Değerli dostlar, dil yarası derin olur bilirsiniz ve yarasıda öyle kolay kolay kapanmaz. Bunun için büyük zatlar; Doğru konuşmayı ancak her doğrunun da her yerde konuşulmaması gerektiğini öğütlerler.

Son günlerde Sedat Peker hadisesinde bütün bu söylediklerim bire bir yaşanıyor, rahmetli babam dilini tut ya da dilsiz ol oğul derdi!

HOCAM DERDİ Kİ!

Bizi bilenler bilir, mümkün olduğu kadar konuşmalarımda ve yazımda kimseyi incitmemeye gayret ederim. Çünkü bilirim ki, kalp kırmak, Kabe’yi yıkmaktan beterdir. Yunus ne buyurmuş:

“Bir kez gönül yıktın ise

Bu kıldığın namaz değil

Yetmiş iki millet dahi

Elin yüzün yumaz değil!”

Dizinin dibinde uzun yıllar ders aldığım Ömer Paksu hocam derdi ki bu konuda. “Evladım, konuşurken dikkat et, ölçülü ol. Zira kimi zaman söz kılıç gibidir, keser. Kimi zaman zehir gibidir, sen bal gibi söz söyle.

Sonra Allah dile 3 kapı koymuştur, zihin kapısı, boğaz kapısı ve dudaklar. Bunun için üç defa düşün, bir defa söyle. Hay Allah senden razı olsun hocam. İyi ki bizlere bunları öğrettin!

Evet, her insanın hata yapabileceğini, hataları örtmek gerektiğini, eğer hata arayacaksak da bu nefsimizin hatası olması gerekiyor.

Durduğun yerde eğer başkalarının hatasını konuşursan da bu senin ayrıca hatan olur ki bu defa da karşındaki insanın günahlarını yüklenmiş olursun.

Bu nedenle gıybet edenlerin yanında oturma ve kalk temiz bir ortama yürü.

DELİLİN VARSA DA YOKSA DA KONUŞMA SUS

Bunu yazdığımız ya da söylediğimiz zaman adam diyor ki, delilim var. Olsun yine o kimsenin hataları ört ve sus. Sus ki başına belalar gelmesin.

Ancak, açıktan din ve vatan düşmanlığı yapan insanlar varsa ve delilinde bulunuyorsa, bu defa bunu da örtme, ilgili ve yetkili insanlara söyle ki, gerekli tedbirler alınsın. (Bu bana göre, eğer hatam varsa bu konuda, lütfen beni uyarın)

İki ayetle konuyu kapatıyorum: “Nur Suresi, 15. ayet: O durumda siz onu (iftirayı) dillerinizle aktardınız ve hakkında bilginiz olmayan şeyi ağızlarınızla söylediniz ve bunu kolay sandınız; oysa o Allah Katında çok büyük (bir suç)tür.

Nur Suresi, 24. ayet: O gün, kendi dilleri, elleri ve ayakları aleyhlerinde yaptıklarına dair şahitlikte bulunacaklardır.

Bu durum sosyal medya içinde geçerli diye düşünüyorum. Bunun için eline, diline ve beline sahip olmak gerekiyor.

Galiba son dönemde bu konuda ölçüleri kaçırdık.

Kalın sağlıcakla.