Doç. Dr. Özdamar, bağış öncesi ve sonrası dikkat edilmesi gereken noktaları anlatarak, bu sürecin güvenli ve hızlı olduğunu ifade etti.
Yaklaşık 450 ml kanın alındığı tam kan bağışının, vücuttaki toplam kanın yalnızca yüzde 8-10’una denk geldiğini belirten Özdamar, sağlıklı bireyler için işlemin 5-10 dakika sürdüğünü aktardı. Kayıt, muayene, bağış ve ikram aşamalarının dahil olduğu süreç toplamda 30-40 dakika sürüyor.
Bağış sonrası, kan basıncındaki düşüş veya baş dönmesini önlemek amacıyla meyve suyu ve hafif yiyecekler veriliyor. Alınan kan, HIV, Hepatit B ve C, Sifiliz gibi bulaşıcı hastalıklara karşı titizlikle test edilerek güvence altına alınıyor.
Kan bağışlamak isteyenlerin 18-65 yaş arasında, en az 50 kilogram ağırlığında ve bulaşıcı hastalık taşımayan kişiler olması gerektiğini belirten Özdamar, bağış öncesinde hemoglobin ölçümünün yapıldığını ve düşük değerlerde bağışa izin verilmediğini ifade etti.
Grip, diş çekimi veya dövme gibi durumlar geçici ret sebebi olurken, HIV, ciddi kalp hastalığı veya kanser gibi kronik rahatsızlıklar kalıcı ret nedenleri arasında yer alıyor.
Bağış sonrası kolda ağrı, şişlik veya 24 saati geçen baş dönmesi gibi şikayetlerin ortaya çıkması halinde sağlık kuruluşuna başvurulması gerekiyor.
Kan Bağışının Bireysel ve Toplumsal Faydaları
Doç. Dr. Özdamar, kan bağışının birçok açıdan fayda sağladığını şu sözlerle dile getirdi:
-
Hayat Kurtarır: Acil durumlarda kazalar, ameliyatlar ve tedaviler için hayati önemde.
-
Psikolojik Rahatlama: Bağışçılarda aidiyet duygusu ve mutluluk hissi oluşturur.
-
Toplumsal Dayanışma: Kan bağışı kampanyaları yardımlaşma kültürünü güçlendirir.
-
Sağlık Desteği: Kan bağışı vücudun kan hücrelerini yenilemesini sağlar, düzenli bağış organ hasarını önleyebilir.
-
Acil Durum Hazırlığı: Deprem, savaş gibi krizlerde stok kan hayati rol oynar.
-
Nadir Kan Gruplarının Bulunması: Sürekli bağış, nadir kan gruplarının erişilebilirliğini artırır.

KAN BAĞIŞI SÜRECİ GÜVENLİ VE HIZLI
Tam kan bağışında yaklaşık 450 ml kan alındığını, bunun vücuttaki kanın yüzde 8-10’una denk geldiğini belirten Özdamar, sağlıklı bireyler için bu işlemin tamamen güvenli olduğunu ve 5-10 dakikada tamamlandığını aktardı. Kayıt, muayene, bağış ve ikram süreçleriyle toplam 30-40 dakika süren işlemde, bağışçının durumu yakından izleniyor. Bağış sonrası meyve suyu ve hafif yiyeceklerle kan basıncı düşüşü veya baş dönmesi gibi yan etkiler önleniyor. Alınan kan, HIV, Hepatit B ve C, Sifiliz gibi bulaşıcı hastalıklara karşı testlerden geçirilerek hastalar için hazır hale getiriliyor.
KİMLER KAN BAĞIŞLAYABİLİR?
Kan bağışlamak isteyenlerin 18-65 yaş aralığında, en az 50 kg ağırlığında, bulaşıcı hastalığı olmayan, uygun tansiyon ve hemoglobin değerlerine sahip bireyler olması gerektiğini vurgulayan Özdamar, bağış öncesi bir form doldurulduğunu ve kısa bir fiziksel muayene yapıldığını belirtti. Grip, diş çekimi, dövme, cerrahi müdahale gibi durumlar geçici ret nedeni olurken, HIV, Hepatit, ciddi kalp hastalığı veya kanser öyküsü gibi durumlar kalıcı ret gerektiriyor. Bağış sonrası kolda ağrı, şişlik, iltihap veya 24 saatten uzun süren baş dönmesi gibi şikayetlerde sağlık kuruluşuna başvurulması gerektiğini ekledi.
KAN BAĞIŞININ FAYDALARI
Özdamar, kan bağışının hem birey hem de toplum için pek çok fayda sağladığını belirterek, şunları kaydetti:
Hayat kurtarır: Kazalar, ameliyatlar, kanser tedavileri ve doğum gibi durumlarda kan ihtiyacı için tek kaynak bağışçılar.
Psikolojik rahatlama: Bağış, bireyde aidiyet hissi ve mutluluk yaratır.
Toplumsal dayanışma: Kan bağışı kampanyaları, yardımlaşma kültürünü güçlendirir.
Sağlık yararı: Vücut, kan hücrelerini yenileyerek kan yapım sistemini aktif tutar; düzenli bağış, demir dengesini sağlayarak organ hasarını önleyebilir.
Acil durumlar için stok: Deprem, savaş veya kazalarda hazır kan stoğu hayat kurtarır.
Nadir kan grupları: Sürekli bağış, özellikle nadir kan gruplarının bulunabilirliğini artırır.
Kaynak: İGF





