İstanbul açıklarında meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki deprem sonrası konuşan Jeoloji Mühendisi Mehmet Kuruçay, Marmara’daki olası büyük deprem için halkı ve yöneticileri uyardı: “Geç olmadan harekete geçin, riskli binaları boşaltın. Kahramanmaraş’tan ders alın!”
İstanbul’da Yaşanan Deprem Korku Yarattı
İstanbul açıklarında 6.2 büyüklüğünde meydana gelen ve çevre illerde de hissedilen deprem, milyonlarca vatandaşa 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerini hatırlattı. Özellikle megakent İstanbul’da hissedilen sarsıntı, vatandaşlarda kısa süreli panik yaratırken, uzmanlardan art arda uyarılar geldi.
Kahramanmaraş merkezli yaşanan yıkıcı depremlerde bizzat saha çalışmalarına katılan Jeoloji Mühendisi Mehmet Kuruçay, İstanbul’daki bu son depremin “asıl büyük felaketin habercisi olabileceğini” söyledi. Depremin merkez üssünün deniz olması, kıyı ilçelerdeki tsunami riskini de yeniden gündeme getirdi.
“Bilim İnsanları Bile Şaşırdı: Fay 500 Km Boyunca Kırıldı”
Kahramanmaraş merkezli depremlerin büyüklüğü ve yıkıcılığıyla ilgili konuşan Kuruçay, yaşanan afetin boyutlarının bilim dünyasını dahi şaşırttığını ifade etti:
“6 Şubat’ta 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde iki büyük deprem yaşandı. Biz dahi bu kadar büyük bir fay kırığı beklemiyorduk. 100 kilometrelik bir kırılma tahmin ediliyordu fakat 500 kilometre boyunca bir fay hattı aynı anda kırıldı. Bu, literatürde çok nadir görülen bir durumdur. İstanbul’da benzer bir sürprizle karşılaşma ihtimalimiz her zaman vardır.”
“İstanbul’un Alüvyon Zeminli Bölgeleri Büyük Risk Altında”
İstanbul’un yerleşim alanlarının büyük bir kısmının alüvyon zemin üzerine kurulu olduğunu vurgulayan Kuruçay, özellikle bazı ilçeleri işaret etti:
“Zeytinburnu, Avcılar, Bakırköy, Küçükçekmece, Büyükçekmece, Florya gibi yerlerdeki eski yapılar ciddi tehlike altında. Bu bölgelerde 30-40 yıl önce yapılmış, statik hesaplardan yoksun, mühendislik hizmeti almamış yüz binlerce bina var. Bu binalar bir Marmara depreminde ayakta kalamaz. Acilen bu yapıların yıkılıp, sağlam zemine uygun şekilde yeniden inşa edilmesi şarttır.”
“İstanbul’daki Binaların En Az Yüzde 60’ı Riskli”
Kuruçay, İstanbul’daki mevcut yapı stoğunun büyük bölümünün depreme karşı dayanıksız olduğunu belirtti. “İstanbul’daki binaların en az yüzde 60’ı riskli. Bu oran 2-3 milyon insanın yaşadığı yapılar anlamına geliyor. Üstelik bunların büyük kısmı, birinci derece riskli bölgelerde,” dedi.
Bu noktada, “İstanbul Deprem Master Planı” gibi çalışmaların önemli olduğunu ancak yeterince uygulanmadığını ifade etti. Kentsel dönüşümün ise kağıt üstünde kaldığına dikkat çekerek, sürecin hızlandırılması gerektiğini vurguladı.
“Önlem Almak İçin Depremi Beklemeyin”
Kuruçay, vatandaşlara da doğrudan çağrıda bulunarak, “Lütfen depremi beklemeyin. Bilinçli olun. Eğer yaşadığınız bina riskliyse hemen boşaltın. Gerekirse çadırda yaşayın ama çocuklarınızı enkaz altından çıkarmak zorunda kalmayın,” diyerek duygusal ve sert bir mesaj verdi.
Özellikle çocukların, yaşlıların ve engellilerin riskli binalarda yaşamasının kabul edilemez olduğunu ifade eden Kuruçay, “Hayatınızdan kıymetli değil hiçbir bina,” dedi.
“Depremle Birlikte Tsunami Riski de Göz Ardı Edilmemeli”
Uzman mühendis, İstanbul gibi Marmara Denizi’ne kıyısı olan büyük şehirlerde tsunami riskine de dikkat çekti. “Depremin merkez üssü deniz olduğunda, zemin kaymaları ve deniz altı heyelanları sonucu oluşan tsunamiler kıyı bölgeleri tehdit edebilir,” uyarısında bulundu.
1999 Gölcük depreminde küçük çapta da olsa yaşanan tsunami vakalarının Marmara’nın yapısal olarak bu tür dalgalara açık olduğunu gösterdiğini belirtti.
“Kahramanmaraş Örneği İncelenmeli, Ders Çıkarılmalı”
Kahramanmaraş’ta sahada yaptığı gözlemleri paylaşan Kuruçay, ayakta kalan yapılarla yıkılanlar arasındaki farkın tamamen mühendislik ve zemin farkına dayandığını söyledi:
“Yıkılan binaların yüzde 90’ı ya zayıf zemine yapılmış ya da mühendislik hizmeti almamış yapılardı. Fore kazıkla güçlendirilmiş, ana kaya zemin üzerine inşa edilmiş modern binaların büyük kısmı ayakta kaldı. İstanbul’da da aynı kriterler uygulanmalı.”
Bilim insanlarının Kahramanmaraş’a gelip ayakta kalan binaları yerinde incelemelerini öneren Kuruçay, “Burası bir açık laboratuvar gibi, hâlâ ayakta duran binalar var. Neden ayakta kaldıklarını yerinde incelemek İstanbul için yapılacak planlamaya ışık tutar,” dedi.
“Yerel Yönetimlere Büyük Sorumluluk Düşüyor”
Kuruçay, merkezi hükümetin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediyesi, ilçe belediyeleri ve TOKİ gibi kurumların eşgüdümlü bir şekilde çalışması gerektiğini belirtti:
“Her belediye kendi sınırları içinde yapı taramaları yapmalı. Riskli binalar belirlenip, kira yardımıyla vatandaşlar güvenli yapılara taşınmalı. TOKİ bu süreçte öncü olmalı, örnek konutlar üretmeli.”
Ayrıca deprem toplanma alanlarının arttırılması, halkın deprem eğitimi alması ve acil durum tatbikatlarının zorunlu hale gelmesi gerektiğini söyledi.
“İstanbul İçin Zaman Daralıyor”
Depremin zamanının bilinmeyeceğini fakat İstanbul’da büyük bir depremin kesinlikle olacağını vurgulayan Kuruçay, “Yılını, gününü bilemeyiz. Ancak bu deprem olacak. 20 yıl sonra da olabilir, yarın da olabilir. Ne zaman olacağını değil, biz ne kadar hazırız sorusunu sormak zorundayız,” dedi.
Deprem gerçeğinin unutulmaması gerektiğini ifade eden Kuruçay, “Kahramanmaraş depreminin üstünden iki yıl geçti ama birçok yerde tedbir alınmadı. İstanbul’da aynı hatayı yaparsak bedeli çok daha ağır olur,” uyarısında bulundu.
“Bilimi Rehber Alalım, Geleceği Kuralım”
Uzman jeoloji mühendisi, sözlerini şu cümleyle tamamladı:
“Deprem kader değildir. Bilimsel çözümlerle felaketleri önleyebiliriz. Kahramanmaraş’ın yaşadığı yıkımı İstanbul yaşamamalı. Bilimi rehber alırsak, geleceği birlikte kurarız.”