Sözün Başı Kahramanmaraş Büyükşehir oldu ama saklı cennetini gün yüzüne çıkartamadı.

Bu yazımda size kapıları turizme açılmamış Kahramanmaraş’ın tarihi ve doğal güzelliklerinden mırıldanacağım.

Maalesef daha çok güzel yeşil alan, doğal güzellik ve Göller, göletler, şelaleler ve bilmediğimiz ayağımızın dibinde…

Bir yerleşim biriminin olmazsa olmazları arasında olan doğal, tarihsel ve kültürel değerler yörenin geçmişiyle doğrudan ilgili olduğu gibi geleceğiyle de ilgilidir.

Kentsel anlamda “bilinirlik”, “tanınırlık” ve “kentsel kimlik” adı geçen değerlere verilen önemle doğru orantılı olup; önemli olmanın adımları “saptamak”, “belgelemek”, “korumak”, “işlev kazandırmak” ve “gelecek kuşaklara aktarmak” eylemleriyle kurulan tümcelerdir.

Özcesi kültür mirası, laklakiyat yaparak değil; işin, oluşun, eylemin öznesi olmakla korunur.

Maalesef yöremizin doğal, tarihsel ve kültürel değerlerini envanter formatında…

Kaleme aldığım bu yazımda saklı cennetin değerlerimize sahip çıkamadığımızı ifade etmek istiyorum.

Maalesef her zaman Gaziantep’i örnekleriz.

Zeugma bizim Germenica’yı fazlası ile aştı.

Germenica 8-10 evin altına gömülü ama çalışmalar ne durumda belirsiz.

Bu sadece örnek, hiç gittiniz mi? Ali kayası, Başkonuş, Yavşan, Uludaz, Sersem, Yeşilgöz, Ilıca, Bertiz…

Bunlar bilindik yerler ama maalesef gitmeyen adını çok duyan nerede olduğunu bilmeyen Kahramanmaraşlı var.

Yolda sohbete tutuştuğum adam diyorum, başkonuş’a gidelim o nerede ismini çok duydum ama gitmedim, Savruk şelalesini diyorum yok.

Onikişubat, Dulkadiroğlu’nu, Dulkadiroğlu Onikişubat’a gitmemiş.

Hatta aynı ilçe içerisinde olan bile bilmiyor.

Biz ise Hapis, galgamış, Yeşilgöz, Savruk Mağrası ve sayamadığım çok alan, ama turizm’e açılmış olsa bile tanıtıma açılmamış, turist çekilmemiş alanlar…

Maalesef elin Anteplileri adım adım Kahramanmaraş’ı bilirken iç turizm’de de dış turizm gibi geride kalmışız.

Biz Büyükşehiriz ama küçük düşüncelere sahibiz.

Maalesef…