Hepimizin bildiği gibi hain saldırıdan sonra şehitlerimizin kanı yerde kalmaması için Milli Savunma Bakanımız Hulusi Akar, 27 Şubat’ta İdlib'deki menfur saldırıyı müteakip başlatılan “Bahar Kalkanı Harekatı”nı başarıyla sürdürmektedir.

Bugüne kadar 1 İHA, 8 helikopter, 103 tank, 19 zırhlı personel taşıyıcı, 72 top-obüs-ÇNRA, 3 hava savunma sistemi, 15 tanksavar-havan, 56 zırhlı araç, 9 mühimmat deposu ve 2 bin 212 rejim askeri ve unsuru etkisiz hale getirildiğini söylemiştir. Milli Savunma Bakanımız Hulusi Akar, Mehmetçiğin bu zamana kadar asla ve asla kanının yerde kalmadığını ve kalmayacağını bütün dünyaya bir kez daha ispatlayarak göstermiştir.

Olması gereken de buydu zaten. Asıl mesele şimdi başlıyor. Bugüne kadar yapılan harekatlarda PYD, PKK ve DAEŞ gibi alçak örgütlere yapılan bir operasyondu. Bu harekat ile özellikle 2 Suriye uçağının vurulmasıyla Suriye’yi yani şerefsiz Esat rejimini karşımıza aldık. Hal böyle olunca artık bıçak kemiğe dayanmıştır.

5 Mart’ta Cumhurbaşkanımız Putin ile yapacağı toplantıda onlar bize hangi teklifle gelirse gelsin ya da hangi teklifte bulunursa bulunsun bizim artık bu Esat rejimini bitirmemiz gerektiğini ve kimsenin bu olaya karışamayacağını vurgulayarak bu vahşete ve zulme dur denilmesi gerektiğinin altını bir kez daha çizmelidir.

Bunun neticesinde de yer güvenli hale getirildiği vakit Türkiye’mizde ne kadar Suriyeli varsa gönderilmelidir. Herkes kendi vatanına sahip çıkmalıdır. Kimseye mahal, yer, fırsat, bırakmamalıdır. Bırakılmamalıdır… Herkes kendi ülkesinde hür ve özgür yaşamalıdır. Toprağına, bayrağına ve milletine sahip çıkmalıdır. Kimseye yük olmamalıdır. Bu bütün Müslüman ülkelerin kulağına küpe olsun… (Burada asıl anlatmak istediğim, diplomasi olarak dış güçlerin müdahale etmeden biz Müslüman ülkeler aramızda önceden örgütlenip birlik olup birbirimize yardımcı olalım; iş işten geçince meydan boş kalıyor. Böyle olunca çakallar, sırtlanlar fırsat bilip meydanlara iniyor.)

Özellikle Amerika, Rusya, İsrail, İngiltere gibi ülkelerin pis oyunlarına alet olunmamalı her daim uyanık olunmalıdır. Burada biz Türk milletine de görev düşüyor. Tarihimizi yeniden okumalıyız özellikle 2. Abdülhamit Han Hazretlerinin siyasi ve stratejik devlet yönetim sistemini. Eğer bunları yapmazsak bizler de halk olarak kandırılır Allah muhafaza iç savaşa yani kaosa kurban gidebiliriz. Bu hadiseleri maalesef daha önce yaşadık ve gördük. Sonra da bu namussuz ülkeler köşelerine çekilip sırıtarak bizleri izliyorlar.

Artık kardeşi kardeşe vurdurtmalarına izin vermemeliyiz. Canımızın yanmasına izin vermemeliyiz. (Bir şehit anasının dediği gibi: “Bu helva bizdeki gibi sizin evlerde pişmediği sürece her daim tatlı gelecektir”.) Bunların oyunlarına tabiri caiz ise çomak sokup bütün pis ve alçak oyunlarını başlarına geçirmeliyiz. İşte bunu başarabilmek için biz Türk halkının hem manevi (namaz, oruç, güzel ahlak vs. gibi) hem de maddi (devlete vergi ödeme, zekat vs. gibi) olarak dört dörtlük olmalıyız.

Olmalıyız ki Türk’ e kefen biçmek, oyun oynamak ne demek görsünler. İt gibi bizden korksunlar, yapacakları kalleş planlarını daha hafızalarında düşünemeden cin görmüş gibi tir tir titresinler.

Burada biz Türk halkına görevler düştüğü gibi şu an hal-i hazırda bulunan hükümet görevlilerine de büyük vazifeler düşüyor. Adaletten, doğruluktan, haktan şaşmadan ayrım yapmadan hiçbir şüpheye yer vermeden vazifelerini pür dikkat ederek yerine getirmelidirler. Getirmelidirler çünkü en ufak bir hata daha büyük felaketlere sebep olabilir. Bu yaşadığımız olumsuzlar karşısında eğer vazifeleri gereği yaptıkları bir hata varsa hangi alanda olursa olsun istifa edip yerini bir başkasına verme nezaketini göstermelidir. Hiçbir şey olmamış gibi makamında durmamalıdır. O makama oturabilmek için bir değil yüz bin sefer düşünmelidir. Hele hele, yarası olan gocunur, küfesini yani küpünü doldurmamalı. Bu siyaset makamında bütün milletvekilleri, bakanlar vs. hangi partiden olursa olsun ceplerine 1 kuruş dahi girdirmemelidirler. Bilakis kendilerinde var olanı devlet hazinesine koymalıdırlar. Bunları neden söylüyorum; çünkü biz madalyonun iki yüzüne de bakmalıyız. Rabbimiz biz neler yapıyoruz ki başımıza bu belayı, musibeti, veriyor; bizlere bu içinde bulunduğumuz sıkıntılı durumu layık görüyor. Artık silkelenme vakti geldi. Herkes ayağını denk almalı…

Budan dolayı her daim uyanık olmalıyız, artık kırılma noktası dediğimiz bir hassas dönemdeyiz ve dönemece girdik. Haramı helali bilmeliyiz, iyiyi kötüyü ayırt etmeliyiz, kul hakkına riayet etmeliyiz. Haklıysa haklısın; haksızsa haksızsın diyebilme cesaretini ve nezaketini göstermeliyiz. Faizlerden, tefecilikten, hırsızlıktan, gasptan, nemelazımcılıktan, ayrımcılıktan, taraf tutmaktan adam kayırmaktan bütün sair menfi durumlardan vazgeçmeli ve terk etmeliyiz.

Hz. Allah (c.c.) yar ve yardımcımız olsun inşaallah. Ey Türk miletim, uyanınız, uyanalım! Şerefli ve layık olduğumuz o güzel günlerimize tekrar hep birlikte dönelim. (Amin).