İnsanlık kavramı insanla alakalıdır. Bunun yolu da doğruluk, dürüstlük, adalet ve ihlaslı olmakla elde edilir. Aksi takdirde evrendeki var olan insanlardan bahsedemeyiz.

   Bu konuyu biraz daha açacak olursak. Hz. Allah'ın (c.c.) vermiş olduğu maddi ve manevi zenginliği bütün insanlıkla paylaşmak zorundayız. Paylaşmak zorundayız çünkü bize gelen son Nebi'nin ve dinin yani İslamiyet 'in sadece Araplar 'a gelmedi. Bütün insanlığa geldi. Irkı, dili, rengi ne olursa olsun önemli değil; yeter ki gelen bu emrin Hz. Allah'tan geldiğine koşulsuz biat etmesidir.

   Öte yandan bizler normal yaşantı içerisinde adı Müslümanım diyerek hakka hukuka riayet etmezsek. Başımıza gelecek olan her türlü musibetten sorumluyuz ve imtihandayız demektir. Hem de büyük bir imtihan.

   Bu konuyu biraz daha açacak olursak sevgili okuyucularım. Özellikle sıkça şahit olduğum bir mevzu var. O da alış verişlerimizde ve işveren ile işçi arasındaki adaletsizlikten, dürüstlüksüzlükten, haksızlıktan ve aldatmaktan kaynaklanan mesele.

Maalesef Türkiye'nin dört bir yanında bu sömürge aldı başını gidiyor. Hal böyle olunca bizler kendimizi düzeltmeyince Hz. Allah da ilahi adaletini yeryüzüne indiriyor.

   Örneğin bir evimizi boyatacaksak bu evin metre karesine göre ne kadar boyanın gideceği bellidir. Aynı şekilde el emeğinin de ne kadar olacağı bellidir. Mesela boya toplamda bütün malzemeleriyle (rulo, fırça, zımpara vs.) 2.000tl tuttu. İşçilik de 3.000tl tuttu. Bunu hangi boyacı ve ustaya gidip de soracak olursak yaklaşık üç aşağı beş yukarı fiyatı ve ücreti aynıdır. Şimdi biz tutup da bunu bu fiyatın ve ücretin altında iş yapacak olursak bu işten bize hiçbir hayır gelmez. Sonra da hem boyacı hem de usta sahtekar olur, hain olur, şerefsiz olur falanda filan...

    İşte benim gördüğüm panorama bu. Bu ve buna benzer nice sömürü. Artık sizin hayal gücünüze bırakıyorum gerisini.

    Peki çözüm nedir? Çözüm az önce zikrettiğimiz gibi “Doğru” olmaktan geçiyor. Yapabileceğimiz işin başına geçmeliyiz. Her şeyin bir oluru vardır. Olurunu istemeliyiz. Fazlasını değil; azını sa değil.  Sonuçta herkes bir ekmek kazancı derdinde.

    Esnafına göre değişir bu. Kiminin kirası vardır, bazıların yoktur. Fiyat ona göre değişkenlik gösterebilir. Peşin hükümlü olmamak gerekir.

    Bir de şu meseleyi unutuyoruz. Bu sözüm özellikle zenginlere... “Eee efendim, bu parayı ben kazandım hepsi benim.” Öyle bir dünya yok! O malı mülkü veren Hz. Allah (c.c.) o istedi ve diledi, verdi. Sana düşen bu kazancın içinden olmayanlara hakkını vermendir.

    Televizyonlarda ve haberlerde gördük ve duyduk. Başımıza gelen bu Korona'dan dolayı ihtiyaç sahiplerine yardım kampanyası yapalım. Ben maaşımın şu kadarını bağışlıyorum. Öteki çıkıyor ben bu kadar bağışlıyorum.

   Peki, efendim iyi, hoş, güzel de biz niye böyle zor şartlar altında kampanya yapma duygusu hissediyoruz. Öncesinde yapsak olmaz mı? İllaki bir musibet başımıza hasıl olunca mı aklımıza geliyor...

   Az önceki konuştuğumuz meseleye geliyoruz. Baştan biz işimizi bilinçli ve idrak ederek yapsak hiç madur insan kalmayacak ve başımıza herhangi bir musibet ve bela gelmeyecek. Demek ki yanlış giden bir şeyler var.

   Ben buna “ilahi adalet” diyorum. Ne zaman biz kendimizi düzeltiriz. İşte o zaman “İnsanlık” ortaya çıkar ve gül gibi geçinir gideriz.

    Sağlıcakla kalın.

                                            devam edecek...