Kahramanmaraş’ın kırsalındaki Çağırgan Kikiler İlkokulu’nda görev yapan 25 yaşındaki sınıf öğretmeni Derya Acun, okulun hem öğretmeni hem müdürü hem de hizmetlisi olarak görev yapıyor. Sınıfı ısıtmak için odun kırıyor, okulun bakım ve temizliğini üstleniyor. Ama en çok da öğrencilerine sarılmayı, onlarla birlikte gülmeyi seviyor. "Başlarını okşadım, sarıldım… Şimdi peşimden ayrılmıyorlar" diyen genç öğretmenin hikâyesi duygulandırıyor.

İLK GÖREV YERİ, BİR HAYALİN GERÇEĞE DÖNÜŞTÜĞÜ YER OLDU
Denizli’de büyüyen ve öğretmenlik mesleğine üç yıl önce adım atan Derya Acun, ilk görev yeri olarak Kahramanmaraş’ın Onikişubat ilçesine bağlı kırsal Çağırgan Mahallesi’ndeki Kikiler İlkokulu’na atandı. Kent merkezine 60 kilometre uzaklıktaki bu küçük köyde, yalnızca 20 öğrencinin bulunduğu okulda görev yapmaya başlayan Acun, kısa sürede hem okulun hem de öğrencilerin hayatında çok şey değiştirdi.
Hizmetli personel bulunmayan okulda, sobayla ısınan sınıfı hazırlamak, temizlik ve bakım işlerini yapmak ve aynı anda birleştirilmiş sınıflarda ders anlatmak Derya öğretmenin günlük sorumluluklarının sadece bir kısmı.

SABAHLARI ODUN KIRIYOR, GÜNDÜZLER DERS ANLATIYOR
Köy hayatına hızla uyum sağlayan genç öğretmen, okulun kapısını öğrencilerden önce açıyor. Onlar hazırlık yaparken o da bahçeden odun getirip sobayı yakıyor. Sınıf, tuvalet ve bahçenin temizliği de yine onun ellerinden geçiyor.
“Öğrencilerimin seslerini duyunca okulun kapısını açıyorum. Onlar sınıfta hazırlık yaparken ben de odun kırıyorum, sobayı yakıyorum. Birleştirilmiş sınıf olduğu için derse birinci sınıflarla başlıyorum.”
Aynı zamanda okulun müdür yetkili öğretmeni olan Derya Acun, idari sorumlulukları da üstlenmiş durumda. Eğitim hayatına sadece sınıfla değil, okulun tümüyle yön veriyor.

YALNIZCA DERS DEĞİL, SEVGİ DE ÖĞRETİYOR
Derya Acun, öğretmenliğin sadece akademik başarıyla değil, sevgiyle yürütülebileceğine inanan bir isim. Göreve başladığı ilk yıl, öğrencilerinin sarılmanın ne olduğunu bile tam bilmediklerini fark ettiğinde, onlara ilk o sarıldı:
“Onlara sarıldım, öptüm, başlarını okşadım. Zamanla bu sıcaklığı hissettiler. Artık peşimden hiç ayrılmıyorlar. Sürekli birbirimize sarılıyoruz. Bu beni çok duygulandırıyor.”
Öğrencileriyle sinema günleri düzenliyor, mısır patlatıyor, kız öğrencilerin saçlarını örüyor. Futbol oynamayı bilmemesine rağmen onların oyunlarına da eşlik ediyor.

“ÇOCUKLARI SEVMEYEN, ÖĞRETMEN OLMAMALI”
Derya Acun’a göre iyi bir öğretmen olmanın ön şartı çocukları sevmek. Kırsalda olmanın zorluklarına rağmen, bu sevgi sayesinde her şeyin daha kolay hale geldiğini söylüyor:
“Çocukları sevmeyen kimse öğretmen olmasın. Çünkü çocukları sevdiğinizde gerisi su gibi akıyor. Onlarla güçlü bir bağ kurduğunuzda hem anlatmak hem anlamak kolaylaşıyor.”
Bugüne kadar 6 öğrencisini mezun eden genç öğretmen, her birinin hayatına dokunduğu için gurur duyuyor.

Kaynak: AA



