Ahmet Özsoy’un 18 metrekarelik dükkânı, 55 yıllık emekle dolu bir zaman tüneli gibi.

Usta, işine başlamadan önce “Bismillah” deyip önlüğünü takıyor ve makinelerini yağlıyor.

Ayakkabı tamiri için kullanılan 85 yıllık dikiş makinesi hâlâ ilk günkü gibi çalışıyor.

Örs, çekiç, kerpeten ve raspa... Her biri babadan yadigâr, her biri tarihten bir parça.

Gelen ayakkabılar dikkatle inceleniyor, tabanı mı açılmış, dikişi mi kopmuş diye.

El emeğiyle yapılan her onarım, ustalığın sessiz birer göstergesi.

Ahmet Usta'nın elleri; yılların izini taşıyor, deriyi, lastiği ve ipliği sabırla şekillendiriyor.

Bir zamanlar çırak olarak çalıştığı bu dükkânda şimdi ustaların son temsilcisi.

Müşteriler hâlâ onun el işçiliğine güveniyor: “Yeni ayakkabıdan daha sağlam oluyor” diyorlar.

Köşede duran sandalyeler bile yıllara tanıklık etmiş; her biri onlarca tamiri izlemiş.

Her dikiş, her çivi, bir dönemin unutulmaya yüz tutmuş zanaatına sahip çıkıyor.

“Çocuklarımı bu meslekle büyüttüm” diyen Özsoy, çırak bulamamaktan yakınıyor.

“Bizden sonra bu iş biter” sözleriyle, mesleğini sürdürmek isteyen gençlere çağrı yapıyor.

Editör Hakkında