İlk, orta ve lise eğitimini Maraş, Malatya, Tunceli ve İstanbul’da tamamladı. 1962 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nden "Bergson’da Özgürlük Problemi" başlıklı teziyle mezun oldu.
“Şiir Perim” Dediği Ninesi ve İlk Etkiler
Alaeddin Özdenören’in edebiyatla bağı çocukluk yıllarında başladı. Ninesi ona Karacaoğlan şiirleri ve Maraş masalları anlatırdı. Bu anlatılar, onun şiir duygusunun temelini oluşturdu. Ortaokuldan itibaren Namık Kemal’den Cahit Sıtkı Tarancı’ya, Karacaoğlan’dan Aşık Veysel’e kadar birçok şairin eserlerini ezberledi.
Maraş Lisesi yıllarında edebiyat çevresi giderek genişledi. Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, Mehmet Akif İnan gibi isimlerle aynı grupta yer aldı. Hamle dergisini yeniden yayımlayarak, Maraş’taki edebi hareketliliğe öncülük etti.
Diriliş’ten Mavera’ya: Dergicilikte Öncü İsim
İlk şiiri “Habersiz” 1958’de Hamle dergisinde yayımlandı. Sonrasında Diriliş, Edebiyat ve kurucularından olduğu Mavera gibi öncü dergilerde eserleri yer aldı. Aynı zamanda Yeni Devir, Millî Gazete, Zaman gibi gazetelerde köşe yazarlığı yaptı. Bazı yazılarını “Bilal Davut” müstear adıyla kaleme aldı.
Sezai Karakoç’la tanışması ise onun şiir anlayışını derinleştirdi. Klasik şiir duyarlılığını çağdaş bir bakışla harmanlayan Özdenören, Fuzuli ve Şeyh Galib çizgisini Sezai Karakoç yorumuyla sürdürdü.
Lirik Şiirin Sessiz Yolcusu
Özdenören’in şiiri, dönemdaşları Cahit Zarifoğlu ve Akif İnan’a kıyasla daha lirik ve içe dönüktü. İlk kitabı “Güneş Donanması”nda on üç şiir yer aldı. Yirmi bir yıl sonra yayımlanan “Yalnızlık Gide Gide” ise ona 1996 Türkiye Yazarlar Birliği Yılın Şairi Ödülü’nü getirdi.
Şiirlerinde aşk, ölüm, yalnızlık, kader ve zaman gibi temaları işlerken, her dizede insanın iç dünyasına dokunan bir duygusallık hâkimdi. Özellikle “Her an mevcut olan bir hüzün” onun şiir dünyasının temel atmosferiydi.
“Ölüm Bile Sana Yakışmaz Şair…”
26 Haziran 2003’te Balıkesir’de hayata veda eden Alaeddin Özdenören, Türk şiirinin narin ama derin izler bırakan seslerinden biri olarak anılıyor. Onun dizelerinde yalnızlık, zaman ve ölüm; estetikle yoğrularak okuyucunun yüreğine işliyor.
“Yalnızlığı son kıyısına kadar yaşayan ama orada da hayatı şiirle selamlayan bir şairdi” diyen edebiyatçılar, onun kaleminin Türk şiirine kattığı zarif duyarlılığı her daim hatırlatıyor.
Muhabir: SERPİL KARA