Maraş yöresine ait, dilden dile dolaşan ve birçok sanatçı tarafından seslendirilen "Meyrik" türküsünün kökeni, aslında hüzünlü bir aşka ve zamansız bir ölüme dayanıyor. Anonim bir eser olarak bilinen bu türkünün hikayesi, türküye adını veren Meyrem'in (Meyrik) eşi Abdulkadir Kurtyol'un ifadeleriyle gün yüzüne çıkıyor.
Meyrik'in Kalp Ağrısı ve Verem İle Sınavı
Hikaye, Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde başlıyor. Beşik kertmesi olan Abdulkadir ile Meyrem'in mutlu evlilikleri, çocuk hasreti nedeniyle gölgeleniyor. Bu durumdan büyük üzüntü duyan Meyrem, o dönemde 'ince hastalık' olarak bilinen vereme yakalanıyor. Dönemin imkansızlıkları nedeniyle tedavi göremeyen Meyrem, ciğerlerindeki rahatsızlığa rağmen şifa bulma umuduyla Bitlis'in Enzek Yaylası'na gidiyor. Ne yazık ki, 30 yaşında hayata gözlerini yumuyor.
Ağıtın Ortaya Çıkışı ve Türkünün Anonimleşmesi
Meyrem'in cenazesi, Bitlis'ten Kahramanmaraş'a zorlu şartlar altında getirilirken, yolda çıkan çatışmalar nedeniyle konvoy durduruluyor. Meyrem'in hem halası hem de Abdulkadir'in halası olan bir kadın, kumandana yalvararak cenazenin geçişine izin verilmesini sağlıyor. Bu acı dolu yolculuk sırasında, Meyrem'in halası Kürtçe bir ağıt yakıyor. Bu ağıt, daha sonra Aşık Ruşani tarafından Türkçeye çevrilerek bugün bildiğimiz "Meyrik" türküsüne dönüşüyor. Türkü, bu hüzünlü hikayenin bir yansıması olarak nesillerdir yaşatılıyor.


