TEMA Vakfı 22 Mart Dünya Su Günü’nde, Türkiye’nin yer altı ve yer üstü su varlıklarının korunmasına bütünleşik yaklaşım getiren sürdürülebilir yönetim olanaklarına dikkat çektiğini ifade eden Akbolat, “Günümüzde küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliği, su döngüsündeki değişkenliği arttırarak, aşırı hava olaylarını tetikliyor. Kullanılabilir su için öngörülebilirliği azaltarak su kalitesini etkiliyor ve dünya genelinde biyolojik çeşitliliği tehdit ediyor. Yaşanan iklim değişiklikleri; su kaynaklarının yok olmasına, kirlenerek kullanılamaz hale gelmesine neden oluyor. Bu durum, halen milyonlarca insanın yaşadığı temiz suya erişim sorununun, ilerleyen yıllarda daha geniş kitleler için de tehdit oluşturacağını gösteriyor” dedi.

“SUYUN DEĞERİNİ BİLMELİYİZ!”            

TEMA Vakfı olarak 22 Mart Su Gününde Türkiye olarak gittikçe azalan ve bozulan su varlığımıza dikkat çekmekteyiz diyen TEMA Vakfı Kahramanmaraş İl Temsilcisi Abdurrahman Akbolat, “Suyun kullanılacak bir kaynak değil, korunması gereken bir varlık olduğunun altını çiziyor. Vakıf, var olan kanun ve yönetmeliklerin su varlığımızı korumak için yeterli olmadığını vurgularken, öncelikle suyu korumayı ondan sonra geliştirmeyi hedefleyen bir “Su Kanunu”nun gerekliliğine dikkat çekiyor. Dünya nüfusunun % 40’ından fazlası su kıtlığından etkilenirken, 2025’e gelindiğinde 1.8 milyar insanın su kıtlığı çekilen bölgelerde yaşaması ve nüfusun üçte ikisinin su kıtlığı tehdidi ile karşı karşıya kalması bekleniyor. Küresel su varlığımızın, iklim değişikliği, kontrolsüz su tüketimi gibi sebeplerle tehdit altında olduğu bir gelecek, özellikle su zengini olmayan Türkiye gibi ülkeleri yakından etkileyecek” dedi.

“SU YOKSA HAYATTA YOK!”

TEMA Vakfı, suyu hayat-hak-varlık üçgeninde konumlandırıyor diyen Akbolat, “Suyun ticari bir mal gibi görünmesine karşı çıkıyor, doğal varlıkların tümünün korunarak yönetilmesine odaklanıyor. Ayrıca, suya ulaşma hakkının temel ve yaşamsal bir hak olduğunun altını çiziyor. Vakıf, 22 Mart Dünya Su Günü’nde Türkiye’nin su zengini bir ülke olmadığını hatırlatıyor ve bu sebeple suyu kullanılacak bir kaynak olarak görmekten vazgeçilip; suyun korunup, geliştirilmesi gereken bir varlık olduğunun kanunlarla kabul edilmesini savunuyor. Çünkü Türkiye coğrafyasına düşen yağışın (501 milyar m3) ancak üçte biri akışa geçiyor (186 milyar m3), akışa geçen suyun ise ancak yarısı (95 milyar m3) kullanılabilir forma dönüşüyor. Ülkemizde kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı yaklaşık 3500 m3 /yıl ile dünya ortalamasının yarısı düzeyinde. Ayrıca, İklim değişikliği raporlarına göre Türkiye, iklim değişikliğinin etkilerini en şiddetli şekilde yaşayacak ülkelerden birisi. Bu etkiler arasında, TEMA Vakfı’nın 22 yıldır “Türkiye Çöl Olmasın” sloganıyla dikkat çektiği erozyon, çölleşme ve kuraklık ön sıralarda yer alıyor. Ne yazık ki, su varlığımız şimdiye kadar yeterince geliştirilemediği gibi, sularımızı korumayı da başaramadık. Bütün bu koşullar nedeniyle; şimdilerde yılda 1.500 m3 düzeyinde olan kişi başına kullanılabilir su miktarı, 100 milyon nüfuslu bir Türkiye’de 1.120 m3’e düşecek. Daha da kötüsü, dünyada su kıtlığıyla yüz yüze olan insan sayısı bu dönemde 3 milyarı geçecek. Durumun ciddiyetine rağmen halen suyu yöneten tek bir çerçeve kanunumuz bulunmuyor. Başta Orman ve Su İşleri Bakanlığı, DSİ, büyükşehir belediyeleri, su ve kanalizasyon idareleri olmak üzere suyun yönetiminden sorumlu çok sayıda kurum ve 40’ı aşkın yasal düzenleme var. Su yönetimindeki bu çok başlılığa son verecek; tüm canlıların su ihtiyacına saygı duyan, insanların yeterli ve temiz suya erişim hakkını güvence altına alan bir su kanununa ihtiyacımız var. Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununu hazırlamış olan TEMA Vakfı, su varlığının korunarak yönetimi amacıyla bir kanun tasarı taslağı hazırladı. TEMA Vakfı olarak, ekosistemlerin su hakkı ve toplumun kaliteli ve yeterli suya erişim hakkını temel alan bir su kanunu çıkartılması gerektiğini savunuyoruz. Bu yöndeki çabalara kamu kesimi, sivil toplum ve medya tarafından destek verilmesi çağrısında bulunuyoruz” dedi.

“UMUT YEŞERTİYORUZ”

TEMA Vakfı’nın amacının havza yönetiminde katılımcılığın artması olduğunu söyleyen Akbolat; “Bunun için öncelikle kamuoyunun bilgilenmesi; karar alma süreçlerine su konusunda çalışan ilgi odaklarının ve halkın sivil toplum kuruluşları aracılığıyla katılımlarının sağlanması ve son olarak katılım mekanizmalarının hem niceliksel hem de niteliksel olarak arttırılıp geliştirilmesi için çalışmalar yaptıklarını belirtti. Suyun iyi yönetiminin önemine de dikkat çeken Akbolat, “Her geçen gün su varlıklarımız üzerindeki baskılar artıyor ve sularımız miktar, kimyasal kalite ve ekolojik açıdan kötü duruma doğru gidiyor. Dünyadaki su varlıkları iklim değişikliği, nüfus artışı ve çevre kirliliği gibi baskılar nedeniyle ilerleyen zamanlarda çok daha kritik bir konuma gelecek. Türkiye’de artan nüfus ile birlikte son 5 yılda kişi başına düşen yıllık su miktarı yaklaşık 100 m3 azalarak 1.350 m3 seviyelerine kadar düştü. Böyle giderse yakın gelecekte kişi başına düşen su miktarı 1.000 m3’ün altına düşecek ve su fakiri bir ülke durumuna geleceğiz. Çok değerli olan su varlıklarının çoğu zaman kullanılamaz hale geldiği havzalar da bulunuyor. Sanayi ve tarım gibi sektörel baskılar, atık su arıtma ile ilgili yetersizlikler nedeniyle önemli su havzalarımızın su kalitesi, iyi su durumu hedeflerinden uzak. Hali hazırda Nehir Havza Yönetim Planları tamamlanan ve yayınlanan bu beş havzanın değerlendirme yapılabilen su varlıklarının yalnızca yüzde 17’sinde su varlıkları iyi su durumunda. Bizde Tema Vakfı olarak umut yeşertmeye devam ediyoruz. Dolayısıyla su varlıklarımız için acil harekete geçmemiz gerekiyor” dedi. (HABER VE FOTO: İLKER YİYEN)

Editör: Haber Merkezi