Kuraklığınetki alanı çok geniş olan bir doğal felaket olduğuna dikkat çeken Akbolat, “Kuraklığın kentlerin su ihtiyacının karşılanmasında bir darboğaz yaratmasındandoğadaki canlıların üreme ve gelişmelerini etkilemesine, tarımsal üretiminazalmasından göçlere kadar birçok sosyo-ekonomik etkisi bulunuyor” dedi.

 “Sularımız Geleceğin Sigortasıdır”

Yeraltısu seviyelerinin her geçen gün azaldığını vurgulayan Abdurrahman Akbolatkonuşmasını şöyle sürdürdü: “Yeraltı suları kuraklığa karşı bugünün ve geleceknesillerin sigortasıdır. Yeraltı su seviyelerinin düşmesi sürdürülebiliryeraltı suyu kullanımı yapılmadığını gösteriyor. Son yıllarda Türkiye’deyaşanan kuraklıklarda bir artış olduğu gözlemleniyor. Meteoroloji GenelMüdürlüğü tarafından yapılan kuraklık analizlerinde, ülkemizde yağışların büyükçoğunluğunun yeryüzüne düştüğü mevsimlerde son 35 yılın yaklaşık %30’unun kurakolduğu görülüyor. Su ihtiyacı yüksek olan bitkilerin kurak bölgelerdeyetiştirilmesine bağlı olarak açılan sulama amaçlı kuyuların sayısının artmasınedeniyle yeraltı su seviyesi düşüyor. Son 15 yılda Konya Ovası’nda 30 metreyevaran su seviyesi düşüşü ve artan obruk sayıları, Mardin Kızıltepe’de son 20yılda kuyu derinliğinin 125 metreden 470 metreye ulaşması bu konuda ciddiönlemler alınması gerektiğini gösteriyor.”

 

****************************

 

“Eylem Planları Hazırlanmalı”

Kuraklıklailgili alınması gereken önlemlerin olduğunu ve bu önlemlerin bir an öncealınması gerektiğini kaydeden Akbolat şunları söyledi: “Kuraklık riskiningiderek arttığı ülkemizde, bu doğal afete karşı hazırlıklı olunması için eylemplanlarının hazırlanması, iklim değişikliğiyle etkili mücadele edilmesi, kurakdönemlerde sigorta görevi gören yeraltı sularının korunması ve tüm çalışmalaraçerçeve oluşturması açısından doğanın hakkını gözetecek bir su kanunununyasalaşması büyük önem arz ediyor.  Ormanve Su İşleri Bakanlığı’nın “Ulusal Kuraklık Yönetimi Eylem Stratejisi”nihazırlaması ve havzalarda kuraklık yönetim planlarının hazırlanması konusundakigirişimleri bu kapsamdaki olumlu çalışmalar olarak değerlendiriliyor.Hazırlanmakta olan kuraklık eylem planlarının etkin olarak uygulanmasında kamukurumları ve sivil toplum örgütlerinin iş birliğinin tesis edilmesi büyük önemtaşıyor. Bununla beraber Türkiye iklim değişikliğine uyum süreçlerinde alınmasıgereken önlemlerden uzak duruyor. 2012 yılının Türkiye’de kömür yılı ilanedilmesi ile birlikte, kömür madenciliği ve kömürlü termik santral yatırımlarıteşvik ediliyor. Büyük ölçüde suya ihtiyaç duyan kömürlü termik santrallerinplanlanmış olması giderek kuraklaşan ülkemizde suyun kullanımı açısından birtezat oluşturuyor. Türkiye’nin en verimli ovaları, kıyıları, zeytinlikleritermik santrallere feda edilirken, iklim değişikliğine katkımız da gün geçtikçeartıyor.”

HABER:MELİHA KÜÇÜKÖNDER

Editör: Haber Merkezi