Türk Ocakları Kahramanmaraş Şubesinin 15 günde bir düzenledikleri OCAKBAŞI SOHBETLERİ’nde bu defa; “Ziya Gökalp ve Yahya Kemal’in Fikriyatında Millet ve Kültür Algısı İle 3 Mayıs Türkçülük Günü” konulu söyleşiyle; Türkolog-yazar Nimet TEKEREK konuşmacı olarak yer aldı. 2 Mayıs 2024 Perşembe akşamı Kahramanmaraş Edebiyat ve Sanat Derneği (MESDER) de gerçekleşen programa izleyici olarak çok sayıda akademisyen ve şair-yazar katıldı.
Türk Ocakları Kahramanmaraş Şubesi Hars heyeti başkanı Prof. Dr. İbrahim SOLAK’ın açılış konuşması ardından program başladı; Konuşmacı Türkolog-yazar Nimet TEKEREK sözlerine; Osmanlıcılık, Batıcılık, İslamcılık, Türkçülük ve Milliyetçilik gibi fikir akımlarının; yeni Türkiye’nin temelleri atılırken, fikir dünyamıza nasıl bir etki bıraktığına dair konuşmasına şöyle başladı:
 
OSMANLICILIK; OSMANLI YÖNETİMİNDEKİ ULUSLARIN MİLLİ BENLİK GÜTMEDEN OSMANLI MİLLETİ PAYDASINDA BİRLEŞMESİ AKIMI
“Yeni Dünya düzeninde kendi toplumsal reçetelerini bulmaya çalışan Osmanlı aydınları, kimi zaman Batı’yı olduğu gibi kabul etmiş, kimi zaman devayı kendi özünde arayıp milletine dönmüş kimi zaman İslam şemsiyesi veya Osmanlı himayesi altında mensubiyeti olan tüm halklarını bir arada tutmaya çalışmıştır. Vakıa birçok fikir öne sürülmüş ve bunların ret ve kabulleri arasında kendisine bir kimlik aramıştır
Bu fikirlerden, Osmanlıcılık; Osmanlı yönetimindeki tüm ulusların milli benlik gütmeyip, Osmanlı tebaasında bulunan farklı ırklardan halkların kendi milletleri ile özgürleşmek ortak bir Osmanlı milleti olma paydasında birleşmesini savunur. Bu görüş, başlarda birçok kesim tarafından onaylansa da özellikle Balkan Savaşları ve sonrasında oluşan özgürlük ortamında arzuları bu fikrin Osmanlı dağılmasına çare olamayacağını göstermiştir.”
İSLAMCILIK; OSMANLI’NIN AYAKTA KALMA FELSEFESİ OLAN AKIMIN ADI
“İslamcılık ise, özellikle II. Abdülhamit Dönemi’nde Osmanlı’nın ayakta kalma felsefesi olan akımın adıdır. Bu akım, Müslüman kimliğin etrafında toplanıp tüm Müslüman ülkelerin yenileşen dünyaya kendi birlik ve ilerlemesiyle varlığını korumasını amaçlar.”
BATICILIK; BATININ DOĞU’DAN ÜSTÜN OLDUĞU, İLERLEMENİN BU YOLLA MÜMKÜN OLABİLECEĞİ AKIM
“Batıcılık fikri ise aslında bir siyasi akım olmaktan çok gerek milliyetçiliği gerek İslam birliğini gerek Osmanlı köklerine tutunmayı savunan tüm aydınlar tarafından Batı’nın Doğu’dan üstün olduğu ve ilerlemenin yakalanması gerektiğine hem fikir oldukları bir meselenin adıdır. Fark odur ki, kimi aydınlar bizzat Batı’ya hayranlık besleyip, bizzat Batılı bir halk olmayı uygun görmüş bir kısmı ise köklerin unutulmasıyla gelen bir Batılılığın yarardan çok zarar getireceğine inanmıştır.”
ZİYA GÖKALP, ORTAYA KOYDUĞU FİKİRLERLE CUMHURİYETİN TEMELLERİNİN ATILDIĞI YOLDA EN ÖNEMLİ İSİMLERDEN OLDU
“Ziya Gökalp, bu yön bulma rüzgârları içerisinde, genel adlandırmaile “Türkçülük” diye ifade edilen düşüncenin fikir babası olarak kabul edilmektedir. Gökalp, modern dünyayı milli kalarak yakalamanın yollarını kaleme aldığı birçok eserle toplum meselelerini sosyolojik, tarihi, eğitim gibi yönlerden ele almış, dilbilimden aile kavramına, Batı’dan İslam’a dair pek çok konuda fikirler sunmuştur. Gökalp, ortaya koyduğu fikirlerle Cumhuriyetin temellerinin atıldığı yolda en önemli isimlerden birisi olmuştur.”
ZİYA GÖKALP, YENİ TOPLUMUN TEMELLERİNİ EN ESKİ TÜRKLERİN ÖĞRETİLERİNDE ARARKEN; YAHYA KEMAL, ANADOLU TOPRAĞI ÜZERİNDEKİ TÜRKLERDE ARADI
“Ziya Gökalp ve Yahya Kemal, genel olarak mili bir toplum meselesi üzerinde durmuş, millet ve kültür algıları nazariyesinden kıyas edildiğinde; Ziya Gökalp, yeni toplumun temellerini, çoğunlukla en eski Türklerin öğretilerinde aramıştır. Yahya Kemal ise; ünlü Fransız tarihçi CamillaJullian’ın “Fransız toprağı bin yılda Fransız milliyetini yarattı” fikrinin tesiri ile toplumdaki kültür yapılanmasının yaşanılan Anadolu toprağı üzerindeki Türkler arasından teşekkül etmesi gerektiğini öne sürmüştür. Bakıldığında iki mütefekkirin de milletin ana unsurlarını tarihinde aradıkları görülür fakat mazi algılarında bir yön farkı vardır.
Ziya Gökalp; genel olarak Durkheim sosyolojine dayanan fikirlerine bakıldığında; Gökalp’in toplumların Hars yani kültür unsurları, medeniyet yani teknoloji ve fenni olmak üzere iki birikime sahip olduklarını, bir milletin varlık unsurlarını koruyabilmesi için kendi Hars yani kültür unsurlarını öğrenip tutunarak başka halkların medeniyetine yani fen ve teknolojisine talip olunmasını gerekli olduğunu öne sürer.
Kültür birliğini bir millet teşekkülünün en önemli dayanaklarından gören Ziya Gökalp için; millet; dilce, dince, ahlakça ve güzellik duygusu bakımından müşterek yani aynı terbiyeyi almış insanlar bütünüdür. Gökalp için milli terbiyenin temellerinde ise çoğunlukla en eski Türk Halklarının birikimi vardır.”
YAHYA KEMAL VE ZİYA GÖKALP; DİLİN SADELEŞTİRİLMESİ VE İSTANBUL HALK ÜSLUBUNUN ESAS ALINMASINDA HEMFİKİR.
“Yahya Kemal’in fikir dünyasına milletin milli yekûnu 1071 Malazgirt Muharebesi’nden başlanarak Anadolu’nun var olan kültür birikimiyle yoğrulmuş Selçuklu ve Osmanlı teşekkülüne dayanır.
İki aydının kültür millet unsurları bağlamında ayrılan yön algısı, kültür unsurları bakımından da milletin değer kıstasları ve dil mefhumunun geleceği noktasında nüanslara sahiptir. Yahya Kemal ve Ziya Gökalp dilin sadeleştirilmesi ve İstanbul halk üslubunun esas alınmasında hemfikirken; ayrıldıkları nokta dilin sadeleştirilme derecesindedir. Ziya Gökalp’in dilin söz varlığı bakımından sadeleştirilmesinde temellerini Ömer Seyfettin’in “Yeni Lisan” makalesinden alan görüşlerine Yahya Kemal bu sadeleşmenin Osmanlıdan bu yanan damıtılmış olan klasik edebi ahenge ve dil musikisine zarar vereceği düşüncesi ile tereddütle yaklaşır ve adına “Beyaz Lisan” dediği dil fikirlerini öne sürer.”
YAHYA KEMAL’İN FİKİRLERİNDE; DİLDEN MİMARİYE BİR AHENG ESASI OLDUĞU GİBİ TÜRK MUSİKİSİ’NİN DE FİKİR DÜNYASINDA AYRI BİR YERİ VARDIR
“Fikirlerinde dilden mimariye bir aheng esası bulunan Yahya Kemal için Türk Milletinin Anadolu’da en eski halklarının müziği ve lslam tasavvuf anlayışının yoğrulması ile teşekkül eden “Çok insan anlayamaz eski mûsıkîmizden/Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden”dediği Klasik Türk Müziği de ayrı bir öneme sahiptir. Nitekim Tanburi Cemil Bey’in bir icrasını dinlemiş ve faslı; "O zaman karşımda altından bir kapı açıldı, memleketime bu kapıdan girdim” şeklinde yorumlamıştır.”
Kahramanmaraş Türk Ocağı tarafından tertiplenen Ocakbaşı Sohbetleri her zaman olduğu gibi ilgi ile izlendi. Toplantı, soru-cevap bölümü ardından Hars Heyeti Başkanı Prof. Dr. İbrahim Solak tarafından kapanış ve teşekkür konuşmalarıyla tamamlandı.
Bu vesile ile; programı tertipleyen Kahramanmaraş Türk Ocakları Şubesine, Ocakbaşı Sohbetleri konuşmacısı Türkolog-yazar Nimet Tekerek’e Mesder Kahramanmaraş Edebiyat ve Sanat Derneği’ne ve değerli katılımcılara çok teşekkür ediyoruz.
Selam ve sevgilerle.