Bozulduk işte, yap denileni veya haram denilen o yasağı çiğnedikten sonra... Kimi onun için elma diyor, kimisi buğday. Fark etmez ama bozulduk işte söz dinlemeyince.

Cennetten kovulduk da ne oldu, akıllandık mı? Sonra Habil ile Kabil’in ölümüne yaptıkları kardeş mücadelesi farklı değildi ki… İnsanoğlu orada da Allah’ın takdirine karşı koydu ve ilk cinayet işlendi…

Sonrasında savaşlar, savaşlar. Her gelen peygamber insanoğluna doğru yolu göstermesine, hak ve batılı ayırmalarını yapmasına rağmen; uslanmadık Nuh’un tufanı oldu, sonra yine tövbe ve devam edenler günahlarımız…

19. Yüzyılda güya medeniyet ile tanıştı insanlık, sözde insan hakları, demokrasi, eşitlik; oldu da ne oldu? Tüfek icat oldu, tanklar, atom bombası, şimdi de yapay zeka ve robotlar dünyası oluştu.

Hani medeniyiz ya, hah hah hah, ne medeniyet öyle, dünya kan ve söz yaşı içiyor, acılar neredeyse üç öğün yemeğimiz olacak. Açlık, göçler, savaş, terör şimdi de virüsler savaşı, daha neler olacak böyle giderse dünyamızda.

Cemil Meriç: “…İnsan, bir tarlanın etrafını çitle kuşatıp, burası benim dediği günden beri doğru yoldan uzaklaşmış. Cinayet cinayeti kovalamış, facia faciayı. Sonunda medeniyet denilen bu yapma düzen kurulmuş…” diyor.

Medeniyet temsilcisi olan batıya ve batılılara bakın, bütün çirkinlikler o taraftan yayılıyor dünyaya, olmaz olsun sizin medeniyetiniz!

YOZLAŞMA

Meriç: “İnsanın elinde yozlaşmış her şey!” Doğru ama her şeyi düzelten de insan değil mi? Peygamberler de veliler de kahramanlar da insan. Tarihi ‘yaratan’, fertle yığın arasındaki anlaşmazlık. Hayatın kanunu tezat. Çatışmasız toplum beraber otlayan, beraber geviş getiren adsız bir sürü…

İşte büyük adam, kalabalığı tekme ile uyandıran kılavuz. (Bu Ülke s. 220-221)

Meriç insanı mal, makam ve diğer hırsları ile yaşadığında bu cinayetlerin, acıların ortaya çıktığını, toplumu iyiye güzele yönlendirenlerin ise huzuru ve gerçek medeniyeti yakaladıklarını işaret ediyor diye düşünüyorum.

Bakınız saadet asrına, onca sıkıntılar içinde, insana en büyük insanlık şerefi veren güvenilir, el emin olan Efendimizle insanlık ne kadar kolay nefes almaya başlamış. Evet, o dönemlerde de çatışmalar olmuş, olmuş ama Kur’anın şifrelerini iyi okuyanlarla tekrar huzura erişmiş insanlık.

İşte bizim aramamız gereken doğru yoldur. Bu yol aslında hemen elimizin altında, Kur’andan bahsediyorum.

İşte Ramazan, mübarek ay, Kur’ana dokunalım, okuyalım, okutalım, yaşayalım, yaşatalım ne dersiniz?

KURANLA YAŞAYANLAR

İnsana verilen görev halifelikti, yeryüzü kendisine emanet edilmişti, kendini ve kendisine emanet edilenleri korumakla mükellefti. Ancak, bizler yeryüzünün halifeliğini yapmak yerine, yeryüzünün kölesi olmayı tercih ettik.

Ama bu tercihimizi değiştirmek de elimizde, Rabbe, Efendimize ve Kur’ana dönmekten bahsediyorum.

Huzur İslam’da Derdik ya, evet huzur İslam’da. Yapmamız gereken çok kolay, bir abdest alıp, gözyaşı ile samimi bir dua ve sonrası Fatiha.

İlk söz Bismillah, arkası gelir.

İnsanlık kurtuluşu bu kadar yakın, “Yarabbi bizi doğru yola ilet, azıp sapmışların yoluna değil!”

Ardından namaz gelecek, Efendilerin Efendisinin(sav). “İki gözümün nuru dediği o güzel ibadet!”

Sonrası gerçek medeniyet.

Ardından yeni bir Asr-ı Saadet.

İnanın zor değil, yeter ki Allah’ın ipine sım sıkı sarılalım.

Şifre açık: “EMROLUNDUĞUMUZ GİBİ DOST DOĞRU YAŞAMAK!”

Hadi iyi Ramazanlar ve hayırlı cumalar

Kalın sağlıcakla.