Değerli dostlar; Bu hafta Ortadoğu için planlanan kaos planından bahsetmek istiyorum. ABD başkanlarının işi ortadoğuda sürekli olarak yeni kriz alanları oluşturmak. Baba Bush Irak’ı ne hale getirdi. Obama arkasında yüzbinlerce ölü, milyonlarca mülteci ile bir Suriye bıraktı.Yeni ABD başkanıTrump ise ilk yurtdışı gezisinden  Amerikan silah sanayisi için gerekli olan silah siparişi ile döndü Söylemesi kolay yüz milyar doları aşan bir silah siparişi. Aslında bölgemizde büyük güçlerin hesaplarının kaos üzerinden geliştiği görünen bir gerçek. Görünmeyen ya da bir çoğumuzun göremediği ise İsrail gerçeğidir.  Irak’ın Kuveyt’i işgali sonrası ABD’nin Irak’ı işgali, akabinde Arap Baharı sonrası Mısır’da planlananın dışında yaşanan gelişme, hemen akabinde Suriye olayı aslında büyüklerin bölgedeki hedefleri ile uyumlu bir şekilde hareket ettiklerini gösteriyordu. Hüsnü Mübarek sonrası Mursi’nin iktidara gelmesi sonucu Türkiye-Mısır mutabakatının Suriye düzleminde müdahil olacağı, bölgede insiyatif alacağı görüldüğü anda çok beklemeden İsrail- Suudi Arabistan ortaklığı ile Mursi askeri bir darbe ile devriliverdi.   Suudilerin başını çektiği bir grup ülkenin Katar’la ilgili tutumu, Barzani’nin Eylül’de bağımsızlık referandumu kararı, ABD’nin Suriye’de Türkiye yerine bir terör örgütünü tercih etmesi, Rusya desteği ile Esed’in Suriyede bin yılı askın İslam kültürünün tüm izlerini silme çabası, dokuzyüz kilometrelik Suriye sınırında ABD (İsrail) kontrolünde bir kürt kuşağı oluşturma çabasının asıl amacı Siyonizmin ikinci hedefi olan vadedilmiş topraklar meselesidir.(birinci hedef Filistin topraklarında İsrail devleti kurmaktı)   İsrail’in vadedilmiş topraklar rüyasının önünde ise en büyük engel güçlü Türkiyedir. Bu güçlü engeli ortadan kaldırmak, olmazsa etkisezliştirmek görünmeyen gündemin ilk sırasını işgal etmeye başladı. Bölgenin fitne üretme kapasitesi tarih boyunca hep üst seviyede oldu. İnsanlık tarihi yazılacaksa bölge ilk sırayı alır. Aslında insanlık tarihi ile peygamberler tarihi birlikte ele alınması icap eden bir realite. Bizi ilgilendiren kısmı ise Haçlı seferleri ile başlıyor. Kudüsü Müslümanlardan kurtarma harekatı olan Haçlı seferlerinin başarısız olmasının en önemli sebeplerinden birisi belki de birincisi Anadolu Selçuklu devletinin özellikle birinci ve ikinci Kılıç Arslan dönemlerinde haçlıların Kudüs’ü ele geçirmek için Anadolu üzerinden Kudus’e ulaşma planlarını sekteye uğratmalarıydı. Gerçi bir kere bu hedefe zor bela ulaştılar ama çok sürmedi bu defa da Selehattin Eyyubi’nin unutulmaz mücadelesi sonucu Kudüs’ü terk etmek zorunda kaldılar.   O gün bugün Ortadoğu’da yapılan tüm planları bozan atalarımız oldu. 1516 yılında Büyük Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim’in  Mısır seferi kapsamında Osmanlı topraklarına katılan bölge beşyüz yıl boyunca her türlü fitneden korunmuş olarak tarihinin en huzurlu dönemini geçirdi. Huzur dolu bu dönem Osmanlı’nın iç ve dış güçlerin uzun soluklu çabası sonucu yıkılması ile fitne kazanı yeniden kaynamaya başladı.   Yaklaşık yüz yılı aşan bu zaman diliminde bölgede emperyalistlerin masada çizdikleri haritalarla devletçikler oluşturuldu. İkibin yılı aşkın dünyanın her  noktasında dağınık bir şekilde yaşayan Yahudiler sonunda bir devlet çatısı altında toplanma imkanına kavuştular. Osmanlıya isyan eden araplar bu gelişmeler sonrası özellikle de 1967 yılında İsrail-Mısır savaşı ve akabinde Filistin topraklarının büyük kısmının işgali sonucu yaptıkları hatanın geçte olsa farkına vardılar ancak atı alan Üsküdar’ı geçmişti. Tüm bu tarih bilgilerinin ışığında geldiğimiz nokta da emperyal güçlerinde desteği ile İsrailin “Vadedilmiş Topraklar” bölgeyle ilgili hayalleri  dur durak bilmeden devam ediyor. Tüm bunları yazmamın nedeni bir kere daha bölgeyi dizayn etmek isteyenlerin önündeki en güçlü engelin Türkiye olduğu gerçeği ve bu gerçeğin muhatapları tarafından da görülüyor olmasıdır. Bu nedenle müttefik olduğumuz ülkeler, ABD, Almanya ile bu ülkelerin uşağı haline gelmiş Suudi Arabistanın önderliğinde Mısır ve diğer adı gerekmez ülkelerin de ülkemizi hedefe koydukları bir gerçeklikle karşı karşıyayız.   Tüm bu tarihi anektotların ve siyasi analizlerin sebebi bölgeyle ilgili plan yapanlarla ülkemizin menfaatlerinin çatışıyor olması. Bu çatışma bizi çok zor bir geleceğin beklediğinin işaretlerini veriyor. Pentagon ve benzeri mekanlarda yapılan planlamaların içeriğini tam olarak bilmesek de Suriye, Irak, Filistin, Mısır, Yemen gibi ülkelerdeki mevcut durum gelecekle ilgili ümitsiz olmamıza sebep oluyor.   Bu bilgiler ışığında ülkemiz insanına düşen biraz daha vizyoner olmak, sorumluluk sahibi olmak, en azından ülkesinin ve bölgenin sorunlarıyla ilgili meraklı olmak, kendi özel dünyasından sıyrılıp çocukları ve torunlarının huzur içinde yaşayabileceği ülkesine sahip çıkma adına birlik ve beraberlik içinde yaşayan bir toplum için katkı sağlamak olmalı. Bugünlük bu kadarla yetinelim, ileriki haftalarda gelişmelere göre konuyla ilgili yeni şeyleri sizlerle paylaşabilirim. İki gün sonra idrak edeceğimiz Ramazan bayramınızı şimdiden tebrik eder, ülkemize ve insanlığa hayırlar getirmesini Rabbimden niyaz ederim. Kalın sağlıcakla…