Hoşgörü, Güzel görme, iyi görme Hoşgörü, farklı fikir ve felsefi düşünceyi hoş görü ile karşılamak Ayet-i kerimelerde: “Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır.”(Bakara,2/256) “O halde (Resûlüm), öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt vericisin. Onların üzerinde bir zorba değilsin.” (Gâşiye,88/22) Herkes kendi dini, vicdani veya fikri kanaatlerini zorla kabul ettirmeye kalkmamalıdır.  Eğer bu zorlama olursa, topumda farklılaşma, zıtlaşma ve bölünme doğar. Buda birlik ve berberliği zedeler. Peygamber efendimizde; “ Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Müjdeleyin, nefret ettirmeyiniz” buyurmuştur. Türkler, feth ettiği ülkelerde adaletli davranmışlardır: İslam dini adaleti, mülkün temeli saydığından, Savaş sırasın da bile düşmanlara karşı adaletli davranmışlar, zulüm yapmamışladır. Savaş anında bile, kadın, çocuk, hasta ve din adamlarına dokunmamışlar, hatta ağaçlara bile zarar vermeyi yasaklamışlardır. Başka dinden olanlara da hoşgörülü davranmışlardır: Hz. Ömer ve Türkler, Kudüs’ü fethettikleri zaman, şehre hiçbir zarar vermemişler, hiçbir kimseyi öldürmemişler, halkın inanç ve ibadetlerinde serbest bırakmışlardır. Haçlı ordusu sonraları şehri zabt ettiğinde yetmiş bin Müslüman’ın kanını dökmüşlerdir. Fatih Sultan Mehmet’te İstanbul’u aldığında başka dinden olanlara inanç ve ibadetlerinde serbest bırakmıştır. Türkler başka dinden olanlara ve başka kavimlere din hürriyeti tanımışlardır :  ,Türkler, Anadolu’yu feth ettiğinde, orada yaşayan Ermeniler ve Süryaniler, Türklerin adalet ve şefkatleri karşısında, Rumlar ve Haçlılar karşısında  Türklerin idaresini tercih etmişlerdir. Selçuklu Sultanı Melih Şah zamanında yaşayan Ermeni Tarihçi Matyö derki, “ Melih şah’ın saltanı Allah’ın lütfüne mazhar oldu. Hâkimiyet uzak ülkelere kadar yayıldı ve Ermenilere huzur verdi.” Diye yazmıştır. İstanbul’un Fethi sırasında Ortodokslar, “Katolik külahı görmektense Osmanlı sarığını yeğ tutarız” demişlerdir. Türkler ve Osmanlılar başka milletten olanlara eşit davranmışlardır: Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u feth ettiğinde, Rum patrikhanesini kapatabilirdi. Aksine onlara imtiyazlar vermiştir. Patrik Gennodios’a, “ Eskiden olduğu gibi inanç ve ibadetlerinde serbest olduklarını“ belirtmiştir. Fatih Sultan Mehmet, Sırbistan hududuna dayanınca, Ortodoks olan Sırp kralı Brankoviç; Katolik olan Macar kralı Hunyad’a  biri de Fatih’e iki elçi gönderir. “ Sırbistan idarenize bırakılacak olursa, Sırp milletinin inancı hakkında ne yapacaksınız.” Diyor. Hunyad; “Sırbistanda ki Ortodoks kiliselerini yıkarak yerine Katolik kiliseleri kurduracağım “ diyor. Fatih ise verdiği cevapta; “ Her Caminin yanına bir Ortodoks kilisesinin yapılmasına ve buralarda herkesin kendi dinine göre ibadet etmesine müsaade edeceğim.” Diye cevap veriyor.