Kıymetli okurlar… Sözlerime ‘’ hayat akıp gidiyor… Biz insanoğlu günlerin nasıl geçtiğinin hatta su gibi akıp geçtiğinin farkına bile varamıyoruz… Günü güne ekleyerek yaşayıp gidiyoruz…  ‘’ diyerek başlamak istiyorum. Gelecek günlerin dünden daha güzel olmasını hepimiz isteriz. Umarım istediğimiz gibi olur… Her insan en iyisine layıktır… Ve… Her insan hayal kurar… Bir işi başarmak hayal kurmakla başlar… Hayal kurduğumuz zaman tıpkı bir bina inşa ediyor gibi temel taşlarını atmışız demektir…  Hayal kurmakla iş bitmez…  Kurduğumuz hayali hayata geçirmek için çok çalışmak ve yaptığımız işin takipçisi olmak gerekir… Roman yazmayı yirmi üç yıl önce hayal etmiştim…  SURETİ GÖLGE SEVGİLİ adlı romanı dokuz yıl önce yazdım. Bu sene yayınlatmak kısmet oldu. Siz okurlarıma henüz ulaştı. Roman yayınlandığından itibaren övgüsünü ve desteğini esirgemeyen değerli insan Sayın Mehmet Yüzbaşıoğlu befendiye… Çok teşekkür ediyorum… Böyle güzel insanların hayatımızda olması hem bizim için hem ülkemiz için büyük bir kazanımdır… Bugün Gazetesi yerel bir gazete gibi dursa da ulusal baz da yayınlanan gazetelerin kalitesinde olan bir gazetedir…  Hâkeza yazarları da öyledir… Bütün meslektaşlarımın Ramazan bayramını tebrik eder ülkeme milletime hayırlar getirmesini temenni ederim… Sevgiler efendim… Hoşça kalınız.   SURETİ GÖLGE SEVGİLİ… Romandan bir paragraf…   RUH VE GÜL Bir gül açmaya görsün rayihası çoktur. Gören göz ra-na. Fakat dokunmaya ürker kimileri. Sakınır! Bilir ki gül koklanınca zedelenir çabuk solar, yapraklarını döküverir. Gül çiçeklerin içinde en asil duranıdır. Bir o kadar da asi ve savurgandır. Örselenmeye incitilmeye gelmez. Renkleri ise apayrı bir dünyadır. Gül içine kapanıktır aslında… Râzândır. Esrarengiz yabansı bir gizem taşır bağrında. Gül hüznü barındırır en gonca duruşunda. Gül bazen ağlar! Çiğ düşmüş yapraklarına damla damla inci tanesi düşmüş gözyaşlarını akıtarak! Bazen de kendini kanatır. Acımtırak dikenlerini el- amân intihâ’ya ulaşıp taa kendi kalbine batırarak! Gül başlı başına bir ilmdir. Zil atmadan çitil olmaz. Kök salmaz toprağa ve berrak yarınlara. Mevsiminde dikilmezse…  O gül tutmaz. Bahçıvan özene bezene diker gülü. Bir allâme sabrında… Can suyunu vermek bile maharet ister. Can suyu önemlidir! Bahçıvan bunda da özenir. Hızlı verse kök suyu taşıyamaz akar gider yanından. Hem de köke bile uğramadan. Ağır vermek gerekir suyu güle. Gül kendi güzelliğinde açabilmesi için bazen uzak durup unutmak gerekir gülü. Amansız yağmurlara, rüzgârlara, fırtınalara alışabilsin diye! Bir zaman geçer. Gül atalarının arasına karışmıştır. Ağyar topraklara kök salıp dallanıp budaklanmıştır. Bahçıvan bunda da sakınır, âlimânedir. Gururla tebessüm eder… Ve gül en nihayetinde en gonca en asil duruşundadır! Gülle insan ruhunun örtüşen yanları vardır doğrusu… Ruhlarda bir gül gibi değil midir? Örselenmeye ve hoyratlığa hiç gelmeyen!. Semra Üstündağ