Milli Eğitim Bakanlığı geçen hafta 2017-2023 öğretmen strateji belgesini yayınladı. Strateji belgesi Türkiye geneli İl, İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerince ne kadar incelendi bilmiyorum. Bu belgenin amaçları olayın paydaşları öğretmenlere seminer dönemlerinde ne kadar anlatıldı onu da bilmiyorum. Ama bildiğim şey bu belgeyi birçok öğretmen arkadaşımın duyduğudur!16 Haziran Cuma günü Milli Eğitim Müdürlüğü 3. Bölge zümre başkanları toplantısına katıldım. Koskoca salonda iki kişi ile zümre yapmak zorunda kaldık. Bizim gibi şanslı olmayan tek kalan arkadaşlar da vardı. Bu gibi durumlar halledilmeden istediğiniz kadar strateji belgesi yayınlayın beyhude. Öncelikle İnanmak ve uygulamadaki samimiyeti çözmek gerektiği kanaatindeyim. Kamuoyu ile paylaşılan bu belgede dikkatimi öğretmen adayları ve fakülteler ile ilgili rakamlar çekti. Peki, bu öngörü vardı da neden 10 yıldan beri tedbir alınmadı o da tartışılır. Bu yazımda belgede geçen sadece öğretmen istihdamı ile ilgili verileri kısaca paylaşmak istiyorum. Yükseköğretim Kurulu verilerine göre son on beş yılda eğitim fakültelerinin sayısı 63’ten 92’ye, öğrenci sayısı ise yaklaşık olarak 141.000’den 228.000’e çıkmıştır. Ancak bu nicel artış beraberinde yeterli öğretim elemanının istihdamı, fiziki ve çeşitli akademik imkânların elverişliliği gibi nedenlerden kaynaklanan nitelik sorunu başta olmak üzere yeni sorun alanları doğurmuş ve mevcut öğretmen yetiştirme sistemiyle ilgili tartışmaları beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda eğitim fakültelerinin belirli standartlara sahip olmasını sağlamak önemli bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır. Öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumlarının okulların eğitim ihtiyaçlarına cevap verecek kalite standartlarını yakalaması ve uluslararası standartlara uygun eğitim verebilmesi için işlevsel bir sistemin oluşturulması gerekmektedir. Öğretmen yetiştirmeye yönelik programların tamamlanmasının ardından kamuda öğretmen olarak istihdam edilebilmek amacıyla girilen Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) nedeniyle eğitim fakültelerinin son sınıflarında derslerin amacına uygun olarak yapılamadığına yönelik yaygın eleştiriler bulunmaktadır. İhtiyaçtan çok daha fazla sayıda başvuru yapılıyor olması nedeniyle KPSS, adayların öğretmenliğe ilişkin mesleki becerilerini ölçmeyi ikincil plana atmakta, çoktan seçmeli sorular ile eleme yapmayı öncelemektedir. Bununla birlikte her yıl eğitim fakültelerinden mezun olan çok sayıda kişi öğretmen olarak atanmayı beklemekte ve atanamama hâlinde hayal kırıklığı yaşamaktadır. Türkiye’de öğretmenler, kamuda istihdam edilen personel içinde en büyük paya sahip olmasına rağmen, öğretmen yetiştirmeye dönük programlardan mezun olanlar arasında istihdam edilemeyenlerin sayısı giderek artmaktadır. Son yıllarda öğretmen atamalarındaki artışa karşın bu programlardan mezun olanların sayısı Türkiye’nin öğretmen ihtiyacının çok üzerindedir. ÖSYM’nin verilerine göre 2013 yılında Öğretmenlik Alan Bilgisi Testine 142.644 öğretmen adayı katılırken, bu sayı 2014 yılında 209.774’e, 2015 yılında 283.583’e, 2016 yılında ise 311.759’a ulaşmıştır. Alan bilgisi testi uygulanmayan öğretmenlik alanları da dikkate alındığında 2014 yılında yapılan KPSS’ye öğretmen olarak atanabilmek amacıyla toplam 312.688 kişi, 2015 yılında 415.508 kişi, 2016 yılında ise 455.119 kişi katılmıştır. 2014 yılında 50.990, 2015 yılında 52.736 ve 2016 yılında da toplam 49.015 kişi öğretmenliğe atanmıştır. Buna karşın KPSS’ye başvurmuş ancak öğretmen olarak atanamamış olan üniversite mezunlarının sayısı 2016 yılı itibarıyla toplam 438.134 kişidir. Bu mezunlar dışında YÖK’ün verilerine göre 2016 yılı itibarıyla öğretmen olabilmek amacıyla hâlihazırda yalnızca 7 eğitim ve eğitim bilimleri fakültelerinde okuyanların sayısı 228.279’dur. Fen fakülteleri, edebiyat fakülteleri, fen edebiyat fakülteleri, insan ve toplum bilimleri fakülteleri ve ilahiyat fakültelerinde okuyan öğrenciler de dâhil edildiğinde öğretmen olmayı ümit eden 653.899 lisans öğrencisi olduğu görülmektedir. Öğretmenlik alanlarına kaynak teşkil eden diğer programlar ve pedagojik formasyon kurslarına devam eden mezun öğrenciler de dikkate alındığında öğretmen olarak atanmayı amaçlayanların sayısı bir milyonu aşmaktadır. Bu durum, kontenjanların öğretmen ihtiyacıyla uyumlu olacak şekilde belirlenmesi konusunda düzenlemelerin yapılması gerektiğini açıkça göstermektedir. Millî Eğitim Bakanlığı’nın artan ihtiyaçlar doğrultusunda son yıllarda yaptığı atamalarla birlikte mevcut öğretmen sayısı bir milyona yaklaşmıştır (Öğretmen sayısı 2016 yılı Aralık ayı itibarıyla 900.511’dir.) Özellikle son 10 yıl içerisinde kamu istihdam politikası içerisinde öğretmenlerin ayrı bir konumda olduğu ifade edilebilir. Son 10 yılda atanan öğretmen sayısı 447.638’dir. Buna göre istihdam edilen öğretmenlerin % 49,7’sinin son 10 yıl içerisinde göreve başladığı görülmektedir. Hâlihazırda görev yapan öğretmenlerimizin %52,7’sinin hizmet süresi 0-10 yıl, %39,2’sinin 11-25 yıl, %8,1’inin ise 25 yıldan fazladır. Öğretmenlerimizin yaş gruplarına göre dağılımı incelendiğinde ise %49,3’ünün 35 yaş ve altında, %41,5’inin 36 ile 50 yaş arasında ve %9,2’sinin 50 yaşın üzerinde olduğu görülmektedir. Öğretmenlerimizin genel yaş ortalaması ise 37,04 olup Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkeleri içerisinde en genç öğretmen nüfusuna sahip olan ülke Türkiye’dir.