Son iki haftadır iki ayrı yazı yazıp, sildim…

Dolar mı fırlamış, savaş mı patlamış, seçim mi olacakmış ya da olmayacak mıymış gibi konuları belki 20, belki 30. defa ele almak için hiç motive olamıyordum işin açıkçası…

Hani büyüklerimiz der ya;

Pamuk ipliğine bağlı olan şu kısacık yaşamda, dünyayı çok ciddiye almamak gerekir…

Anlayacağınız tam da bu düşünceyi irdeliyordum ki, İnsan yaşantısında bazı olaylar yaşanarak ve okuyup araştırıp yaşamış gibi içimize sindirerek çok daha iyi anlaşılır.

Şuanda oldukça iyi şartlarda yaşayabiliyorsak, birçok ihtiyacımızı çok rahat karşılayabiliyorsak, yaşam kalitemiz oldukça yükselmişse tüm bunların kendiliğinden olmadığını bilmeliyiz.

Bilmeliyiz ki; hayatta hiçbir şey bedelsiz elde edilmez.

Bedel bazen kendimiz tarafından ödenir bazen de önceki nesiller, atalarımız tarafından ödenmiştir. Bilmeliyiz ki ödenen bu bedeller bazen çok ağır olabilmektedir. 

Yine bilmeliyiz ve bu bilinçle yaşamalı, şükretmeli, atalarımızı unutmamalı, yaşanan günümüzün kıymetini bilmeli ve bizden sonra gelecek nesillere daha güzel bir dünya bırakmalıyız.

Gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakmanın çabasının çok güzel bir örneği olan bir alıntıyı bu haftaki yazımda paylaşmak istiyorum.

Yazının devamındaki Şerife bacının ödediği bedeli iyi anlayarak yaşantımızı yönlendirmeli, şikâyet etmek eleştirmek yerine çözüm odaklı, bencil düşünce yerine toplumsal düşünceli bir hayat felsefesi geliştirmeliyiz.