Osmanlı dönemi ve Cumhuriyet döneminden gelen sıkıntılar hiç bitmiyor. Bu sıkıntıların hepsi bizden kaynaklanıyor olamaz. Yaşamakta olduğumuz coğrafya bu sıkıntıların ana kaynağı. Yeteri kadar yönetilemeyen demokrasi, insan hakları ve hukuk kuralarının olmadığı ülkeler; hep petrol zengini. Biz ise; doğal ve tarihi zenginliklere sahibiz.

Dünyanın petrole olan ihtiyacı nedeniyle, zengin ve gelişmiş ülkelerin gözü hep bu bölgede olmuştur. Bu iklimde bitmeyen savaşlardan, Bizlerde etkileniyor ve en ağır biçimde bedel ödüyoruz. Suriye’de - İdlib te yaşananlar bu savaşa bizimde müdahil olmamıza neden olmuştur. Geçtiğimiz hafta, Rusya ile varılan ateşkes anlaşması mutlaka yerinde olmuştur. Bunu desteklemeliyiz.

Elindeki gücü göstermediğin zaman, kimse senin yanında yer almaz. Bu da ülkemizin geliştirdiği teknolojiye mümkün oldu. İHA SİHAlar gurur verici sonuçlar elde edildi. Bu başarı tüm dünya gündemine düştü… Bunları görmezden gelemeyiz.

+++

Sorunlar elbette olacaktır. Sorunlar hayatın içinden ve kendisinden doğar. Hiç bir zamanda bitmez. Sorunların bitmesi, hayatın bitmesidir. Hayat varsa sorun da vardır. Sorunsuz bir hayat düşünemeyiz; sorunlar hayatın tuzu biberi ve tadıdır. Birini çözersiniz, o çözümün içerisinden başka bir sorun çıkar. Böylece yaşam süreci, mücadele azmi hep yenilenir ve beslenir. Bu nedenle zaman bir bakıma mücadeledir. Doğumla başlar, ölümle biter. Bu insanlığın kaderidir. Mücadelenin sürekliliği hayatın diriliğini ve işlevselliğini artırır.  

Öncelikle sorunların çözümünü dışımızda değil kendi içimizde aramalıyız. Çözüm üretirken ön yargılardan arınmalıyız. İlk başta kendimizi sorgulamalıyız. Bu yaklaşım çözümün yarısıdır. İşimizi kolaylaştırır. Karşı ile olan diyaloğumuzu artırır. Ondan sonra çözümü iletişim açar. İletişim, içimizin kalayı, yüreğimizin ateşi, beynimiz ışığı, dostluğun, sohbetin dili. Başka bir deyişle sevgi erdemlerimizin en doğurganın anası. Seversek acır, hoş görür, bağışlar, bağışlanırız. Seversek özverili olur, bölüşür, dayanışırız. Seversek güvenir güvenilir oluruz. Seversek başarır, üretir, mutlu olur, eylemselliğe taşıdığımız sürece kendimizi de başkalarını da mutlu ederiz. Tek çare geliniz olumsuzlukları azaltalım, olumlulukları çoğaltalım, ne dersiniz?

Devam ediyorum: İletişim kurmayan insanlar, yalnızlaşır patlamaya hazır bir bombaya dönüşür. Oysa uyumlu beden dili, incelikli söz ve ses tonu, iletişim kapısını arkasına kadar açar, alanını yumuşatır ve genişletir. Bunlar birbirini dinleme ve anlama kültürüyle yetkinleşir. Sorunları da çözmede başaralı olurlar. Rahatlarlar, kuşkuyu yıkıp güveni beslerler. Kısaca ucunda çiçek açan, meyveye duran huzuru ve kaliteli yaşamı yakalarlar.

Sonuç olarak: Başarı önce iç barıştan geçiyor. Daha önce İHA ve SİHA başarısı ile dünya gündemini meşgul ettik. Yaşanan kavgalar, hele şu süreçte bizlere ve ulusumuza yakışmıyor.

Medeni tartışma, müzakere, analitik düşünce ve evrensel düşünce…

Türkiye’nin buna ihtiyacı var, ’içimizdeki düşman psikolojisine değil…’