1. Kira Sözleşmeleri tüketici işlemi mi?

Kira konusunun tüketici işlemi olup olmadığı hep tartışılagelmiştir. Dolayısıyla  heyetlerimiz bu konuda görevli mi, değil mi, bunun netleştirilmesi gerekiyor.

Önce yasanın kapsamına ve kapsamda bahsi geçen tanımlamalara bakmamız lazım. Bilindiği gibi, 6502 sayılı kanun ile Tüketici Hakem Heyetleri’ne ‘tüketici işlemleri’ ile ilgili uyuşmazlıkları çözme görevi verilmiştir. Dolayısıyla, olayımızın tüketici işlemi olup olmadığı hususunun açıklığa kavuşturulması icap eder.

Yasaya baktığımızda, “Bu Kanun, her türlü ‘tüketici işlemi’ ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmü ile ‘kapsam’ın belirlendiğini, kapsamda bahsi geçen ‘Tüketici işlemi’nin de “…ticari veya mesleki amaçlarla hareket edenkişiler ile tüketiciler arasında kurulan, …her türlü sözleşme ve hukuki işlem…” şeklinde tanımlandığını görüyoruz. Bu iki kavramı kira sözleşmelerine uyguladığımızda, öncelikle kiralama işleminin mesleki ve ticari bir amaçla yapılmıyor olması yani mülkün işyeri olmaması bununla birlikte ev sahibinin ise kiralama işlemi bakımından ticari veya mesleki amaçla hareket eden bir kişi olması gerekiyor.

Netleştirmek için konuyu biraz daha açacak olursak; çok sayıda konut ve işyeri sahibi bir kişi konutlardan birini tüketici sıfatını taşıyan bir vatandaşa kiralamışsa bu sözleşme yasa kapsamına giriyorken, sadece bir konut sahibi bulunan bir vatandaş bu konutunu kiraya verdiğinde düzenlenen bu kira sözleşmesinin aynı bağlamda değerlendirebilmek zorlama bir yorum olacaktır.  Benim şahsi değerlendirmem; birinci gruba giren kira sözleşmelerinde yaşanan uyuşmazlıklar hakem heyetlerinin görev alanına girerken ikinci gruptaki sözleşmelerin hakem heyetlerince değerlendirilmesi imkânsızdır.

  1. Kaparonun hukuki boyutu

Konu ile ilgili tüketici yasasında herhangi bir açıklama bulunmadığından yasanın 83ncü maddesi atfıyla Türk Borçlar Kanunu’na(TBK) gidebiliriz.  Burada konuyla ilgili olabilecek iki farklı tanımla karşılaşıyoruz;

  1. Bağlanma Parası (md.177): Sözleşme yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para cayma parası olarak değil sözleşmenin yapıldığını kanıt olarak verilmiş sayılır Aksine sözleşme veya yerel adet olmadıkça bağlanma parası esas alacaktan düşülür.
  2. Cayma Parası (md.178): Cayma parası kararlaştırılmışsa taraflardan her biri sözleşmeden caymaya yetkili sayılır bu durumda parayı vermiş olan cayarsa verdiğini bırakır almış olan cayarsa aldığının iki katını verir.

Burada cayma parasının, sözleşme bir kez yapıldıktan sonra sözleşmeden cayılması durumunda ve dahi cayma fiili gerçekleştikten sonra ödenmesi kararlaştırılan bir bedel olarak tarif edildiğini görüyoruz. Yani önceden verilmeyen, ancak her iki taraf için de geçerli olmak kaydıyla, sözleşmeye konulmak kaydıyla sözleşmeden dönen kişi tarafça ödenmesi gereken tazminat/cezaya cayma parası denmektedir, ki bunun halk arasında ‘kaparo’ olarak adlandırılan ücretle bir ilgisinin olmadığını anlayabiliyoruz.  

Bağlanma parasının tanımlandığı fıkrada ise; henüz herhangi bir sözleşme yapılmamışken alıcının sözleşme yapmaya hazır olduğunu bildirmek için verdiği bir para olduğu ifade edilmektedir. Dolayısıyla ticari hayatta sıkça başvurulan ‘kaparo’ meselesinin yasada ‘Bağlanma Parası’ olarak yer aldığı sonucuna varabiliyoruz.

Kaparo geri alınabilir mi?

Peki tüketiciler kaparo verdikten sonra mal ya da hizmeti satın almaktan vazgeçerlerse kaparoyu geri alabilirler mi?

TBK’nın kaparoyu düzenleyen  maddesinde buna dair çok açık bir ifade olmamakla birlikte, konuyu tümüyle değerlendirdiğimizde bir sonuca ulaşmamız çok da zor olmuyor. Özellikle ilgili maddenin ikinci bendinde yer alan ‘…esas alacaktan düşülür…’ ifadesinden verilen kaparonun mal ve hizmet karşılığı olan bir ücret olduğunu görebiliyoruz ki eğer bir mal ve hizmet alınmamışsa bu ücretin alıcıya bir varlık olması gerektiği çok net bir şekilde görülebiliyor. Elbette maddenin ikinci bendindeki hükme göre eğer yazılı ya da sözlü bir sözleşme yapılmış, cayma halinde kaparonun satıcıda kalacağına dair bir anlaşma yapılmışsa(tkhk 5nci maddesi haksız şart hükümleri saklı olmak kaydıyla)  ya da kaparonun her halükarda satıcıda kalacağına dair yerel bir adet varsa bu takdirde kaparo yasal olarak satıcıya geçebilir.