.

Bir bozlaktır söylenir Orta Anadolu’da. Kaynak kişisi Neşet Ertaş’tır. Bir idam mahkumunun feryadıdır. Toplanmıştır mahkeme heyeti. Sorular sorulup cevap alınmıştır. Yargılama bitmiş, hüküm verilmiştir. Reis kırmıştır kalemini. Karar idamdır.

Yargılama benim birkaç cümlede özetlediğim gibi kısa sürmüş sanmayın. Tam tamına sekiz yıl devam etmiş dava. Sekiz yıl sonra çıkmıştır karar.

Bozlak bu olayın öyküsüdür. Yanık, içli bir feryattır. Birinci kişinin ağzındandır. Maden Kazası’nın Mahmutlar Köyü’nden Ömer Çavuş’tur öznesi. Öznemiz sekiz yıl tutuklu kalmış, yargılama sekiz yıl sonra tamamlanmıştır. İdama mahkumdur Ömer Çavuş. “Asıyorlar kara gözlüm gel ağla” çığlığıyla kara gözlüsüne, sevdiğine sesini duyurmaya çalışır. Aslı uzuncadır bu bozlağın. Ben iki dörtlüğünü alıntılıyorum:

.

“Toplanmış hakimler dediler ‘idam’

Üç ağaç dibinde yetiyor vadem,

Beni kurtarmaya yoğumuş adam,

Asıyorlar kara gözlüm gel ağla.

.

Senin kaderin de benim tecellim,

Mahpus damlarında yetmiş ecelim,

Sehpaya çıkmaya yoktur mecelim,

Asıyorlar kara gözlüm gel ağla.”

.

İlk dörtlüğün ikinci dizesinde geçen üç ağaç, dar ağacıdır. Mahkumun idam edileceği idam sehpası. Vadenin yetmesi de ecel manasına. Bilindiği üzere ecel, hayatın hitam bulmasıdır. Ölümdür. Dörtlüklerin son dizeleri nakarat olup bunu açık seçik ifade ediyor. “Asıyorlar kara gözlüm gel ağla!”

İkinci dörtlükte de aynı tema işleniyor. Hele de “Sehpaya çıkmaya yoktur mecelim” dizesi yürek dağlayıcıdır. Mecel ne mi? Mecel, mecalden güç,takat,derman demektir efendim.

.

Şimdi bunları niçin yazıyorum? Kaman Türkü Bozlak Sitesi’nde bir genç sanatçıdan dinledim bu bozlağı. Duygulu okuyor. Yorumu harika. Lakin birinci dörtlükte büyük bir hata yapmış. İlk dizenin (Toplanmış hakimler dediler idam) son sözcüğü ‘idam’ yorumcunun dilinde ‘bana’ olmuş. Dize “Toplanmış hakimler dediler bana” ya dönüşmüş. Dörtlüğün ikinci dizesini bu sanatçı şöyle okuyor:

“Üç ağaç dibinde yatıyor badem”.

Kulaklarıma inanamadım. Bir kez daha dinledim. Doğru duymuşum maalesef. "Üç ağaç dibinde yatıyor badem (!)"...Ne alaka? Bu badem bir meyve midir? Yoksa bir insanın ismi midir? Artık nasıl anlarsanız...

.

Dörtlüğün iç ahengi uçup gitmiş. Öyle ya ilk iki dizenin son sözcükleri “ ...idam / ...vadem”deki yarım uyaklı ses uyumunu “...bana /...badem” de bulabilir misiniz? Söz konusu iki dizede anlam ilgisi kurmanız da zordur. “Ne alaka?” der geçersiniz.

.

Oturup kısa bir not yazdım. Yanlışın düzeltilmesini istedim site yönetiminden. Umarım düzeltirler.

.

Genç sanatçılarımızın ustaları dinlemesi, hem de can kulağıyle dinlemesi lazım. Hem ezgiyi, hem nefesi hem de temayı özümsemek gerek. Daha sonra tavır, üslup gelir. Kendi yolunda yürümek böyle bir birikimi, gayret ve çabayı gerektirir. Bunu yapamadın mı sıradan bir yorumcu olarak kalırsın.

Ol sebepten diyorum ki genç sanatçı kardeşlerime:

“Çok çalışın. Dinleyin can kulağıyle ustaları. Sözleri şerhedin. Metinlerin anlamını iyi kavrayın. Sonra çalın, söyleyin. Bunu da defalarca yapmaktan yılmayın. Çünkü ‘Et tekrar-ı ahsen / Velevkane yüz seksen’ denilmiştir.”

Son tümcenin manasını yazıp noktamızı koyalım: “ Yüz seksen defa bile olsa tekrar güzeldir.”

Neden? Öğrenmenin temeli tekrardır da ondan...