Ölüm Tohumları kitabını okumuşsunuzdur, Villiam Engdahl’ın o kitabını okumayanlara özellikle okumalarını tavsiye ediyorum. En azından özetini yazanlardan takip edebilirsiniz ki, daha önce üç gün ardı ardına bu kitaptan alıntılarla tohumun önemi üzerinde durmuştum.

Uzmanlar der ke; “Önümüzdeki yıllar için altından kıymetli olacak iki şey var, birisi tohum diğeri toprak!”  Bu her ikisi de altından daha kıymetli hale gelecektir, bunu unutmayalım, tarihe de bir not düşelim.

Tohum deyip geçmeyelim, basitte görmeyelim, geçen yıl kendi bahçemin bir yanına sarımsak dikmiştim, hiç sarımsağı olmadı, meğer ki tohumun genleri ile oynanmış. Dolayısı ile ata tohumu diye isimlendirilen ve Anadolu’ya ait tohumlarımıza sahip çıkalım.

Neden mi?

Bu konuda onlarca kitap ve binlerce belki on binlerce makale yazıldığını biliyorum, en az 20 tane de ben yazmışımdır.

Bu makalelerden sonuncusunu geçtiğimiz günlerde Abdurrahman Dilipak yazdı, kısa bir alıntı yapıp, sonra da her zaman olduğu gibi değerlendirmemize geçelim.

Şunu aklımızdan çıkarmayalım, ne yiyorsak biz oyuz. İçinize aldığınız her şey, sizin bir parçanız olduğu gibi sizi kendine benzetir…

Daha dün bir şey yaşadık, genetiği oynanmış sarımsağı turşunun içine atmıştım, inanın gerçek sarımsak rengini korumuş, diğeri mosmordu!

KIYAMET TOHUM DEPOSU

Dünyayı ele geçirme planları yapanlar, yeraltı şehirleri kuruyorlar, robotlar üretiyorlar, tohum depoları kuruyorlar, “Global resetden söz ediyorlar. Artık gayeleri para değil, bunlar kendilerini Nemrut zannediyorlar.  Sanki İlahlık ve Rab’lik taslıyorlar. Belki de “Tanrıyı kıyamete zorluyorlar.

Dilipak’ın şu söylediklerini çok önemsiyorum: “Tarım sektörünü elinde tutan GDO devleri insanlık için gerçek bir kıyamet peşinde. Norveç’in kuzeyindeki Spitsbergen adasında ‘Svalbard Küresel Tohum Deposu’ adı verilen ambara dikkat çekmek gerekiyor. Söz konusu bu ambar, Mart 2008 itibariyle resmen faaliyete başladı. Donmuş bir dağın 130 metre altına inşa edilen ambarda şu anda dünyanın dört bir yanından yaklaşık 3 milyon farklı tohum, özel ambalajlarda saklanıyor. Kuzey Kutbu’na BİN 100 kilometre uzaklıkta olan buzdağı ambarında bazı dayanıklı tohumlar, BİN yıl kadar bozulmadan kalabilecek. Her türlü nükleer saldırıya, patlamaya ve depreme dayanıklı olan bu tohum deposuna ‘kıyamet tohum deposu’ da deniyor. Müslüman ülkelerden de çalınarak dünya üzerindeki tüm tohum çeşitlerini bir araya getiren ambarın amacının ‘gelecekte dünyanın başına gelebilecek nükleer savaş, meteor düşmesi veya iklim değişimi gibi bir felaket durumunda, tohum çeşitliliğinin korunmasını sağlamak’ olduğu dillendiriliyor!

ŞÜPHELER VAR, TEDBİRİ ELDEN BIRAKMAYALIM

Toparlayıp, sonra değerlendirmemi yapmak istiyorum. Tohumu toplayanlar acaba bu tohumları yarın bize vermezler ise ne yapacağız? Kaldı ki şimdi tohum altından daha pahalı!

Sonra aynı güçler, toprak topluyorlar dünya genelinde ve net mesaj veriyorlar: “GIDAYA HAKİM OLANLAR, DÜNYAYA HAKİM OLURLAR!”

Sonra, tarım sektörünü ellerinde tutan genetiği değiştirilmiş organizma devleri söz konusu bu ambar ile yakından ilişkili. Ambardaki tohumlar aracılığı ile dünyayı ekonomik ve genetik olarak ele geçirme planlarının yattığına dair ciddi endişeler söz konusu. Yani toprak da tohumda bir milli güvenlik meselesidir.

Sonuç, yediğimize, içtiğimize dikkat edelim. Zorunlu ve acil olmadan mümkün olduğu ölçüde yeni elektronik bir şey almayalım. Paketlenmiş gıdalardan mümkün olduğu kadar uzak duralım. Su tüketimine dikkat. Kimyasallara dikkat! İsraftan sakınalım. Ahlakın temizliği çocuklarımızın elbisesinin temizliğinden, kafamızı ve kalbimizi doyurmak, karnımızı doyurmadan önce gelmeli.

David Rockefeller der ki: “BU GÜÇ BENİM ELİMDE OLDUKTAN SONRA KANUNLARIN KİMİN YAPTIĞI HİÇ FARK ETMEZ!” Demek ki neymiş, tohuma ve toprağa sahip olursak, o gücü elimizde tutacağız…

Kalın sağlıcakla.