Ticaret ahlâkının en önemli ilkesi doğruluk ve dürüstlüktür. Tâcir ( ticaret yapan) işinde,
gücünde, ticaretinde daima güven veren olmalıdır. Başkalarını yalan ve yanlışla aldatmamalıdır. Ticarette alırken de satarken de doğru ve dürüst olmalıdır. Helal kazancına haram karıştırmamalıdır. Yalan ve hileye asla tevessül etmemelidir. Zira yalan ve hile ile elde edilen malda hiçbir hayır yoktur.

Allah Resûlü (s.a.v) de ticaret yapmış, ticaret kervanlarına eşlik etmiştir. Medine pazarına
gider, oradaki insanlarla hasbihal eder ve pazarın durumunu kontrol etmiştir. Yine böyle bir gün Pazar yerinde dolaşırken bir buğday satıcısına rastlar. Buğday yığınını eliyle yoklar. Üstü kuru olan buğdayın altı ıslak olduğunu görür. Sebebi sorulduğunda satıcı, buğdayların yağmurdan ıslandığını söyler. Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) satıcıyı şöyle
uyarır: “Öyleyse insanların görmeleri için ıslak olan kısmı üste koyman gerekmez miydi? Bizi
aldatan, bizden değildir!”[1] der.

Alış -verişte, helal ve meşru yollarla kazanç temin etmek esastır. Ayet-i kerimede Cenâb-ı Allah(c.c) şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Mallarınızı
aranızda haksız yollarla değil, karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle yiyin, haram ile kendinizi
mahvetmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok
merhametlidir.”[2],
Dürüst bir ticaret erbabı, işinde ve ticaretinde harama ve gayr-ı meşru kazanç
yollarına başvurmaz. Ölçü ve tartıda adaletsizlik yapmaz. Malını satmak için yemin etmez.
Karaborsacılık yapmaz, fırsatçı davranmaz. Fâhiş fiyatlarla insanları mağdur etmez. Alışverişte fiyatları kızıştırmaz, başkasının pazarlığını bozmaz. Hâsılı, dünya hırsına kapılıp da harama bulaşmaz.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Dürüst ve güvenilir tüccar,
peygamberler, sıddîklar ve şehitlerle beraberdir.”[3]
Alışverişte doğruluk

İmam-ı Azam Hazretleri, ticaretle meşgul olurdu. Elbisecilik yapan İmama kadının biri, ipek bir elbise getirip satmak istediğini söyledi. Hazreti İmam:

- Kaç paraya vereceksiniz? Diye sordu.

Kadın:

- Yüz dirheme! Dedi.

İmam-ı Azam, baktı ki elbisenin değeri yüz dirhemden fazla...

- Bu elbise söylediğinden fazla eder. Kaça vereceksin? Dedi. Kadın iki yüz dirheme verebileceğini söyleyince, O, yine değerinin fazla olduğunu söyleyerek artırmasını söyledi. Kadın artıra artıra dört-yüz dirheme kadar çıkardı ama, îmam-ı Azam Hazretleri yine de elbisenin değerinin bundan da yüksek olduğunu söylüyordu. Kadın şüpheye düşüp:

- Sen benimle alay mı ediyorsun. Ben bu elbiseyi satmak istiyorum. Kaça alacaksan al, dedi.

Kadının bu çıkışları üzerine, İmam-ı Azam Hazretleri:

- Anlaşılan biz bu elbiseye fiyat biçemeyeceğiz. En iyisi anlayan birisini çağıralım da buna o bir fiyat takdir etsin, diyerek bir elbiseci çağırdı. Gelen adam, elbisenin değerinin 500 dirhem olduğunu söyledi ve ancak ondan sonra İmam-ı Azam Hazretleri elbiseyi kadından satın aldı.