Teknolojinin gelişmesiyle beraber yaşamımızda ister istemez hem kolaylıklar hem de zorluklar görülebiliyor. Görülebiliyor çünkü bu her iki durum da göreceli bir kavramdır. Yani biz teknolojik gelişmeleri kuralına göre uygularsak sorun yok; lakin bunu zıttı olduğu durumlarda ise tamamıyla büyük bir sorun teşkil etmektedir. Özellikle günlük hayatımızda cep telefonlarımızdan yahut bilgisayarlarımızdan sosyal ağlardan mesajlaşırken bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde Türkçemizi katlediyoruz. Tabii burada hemen karşımıza şive, ağız ve jargon çıkmakta, yani biz Türk vatandaşı olarak tabiri caizse Anadolu ağzıyla konuşmalıyız ki daha samimi olsun ve kaynaşalım, diyebiliriz.

                Doğrudur, adı üstünde konuşup kaynaşabiliriz. Ben de bu kanaatteyim ancak iş dönüp dolaşıp yazı diline gelince işler değişir. Bunun bir kuralı vardır. Yazı dili ile sözlü yani şifahi dediğimiz dil çok çok farklıdır. Örneğin: “Ede notin, nasıl gidi?” cümlesini karşılaştığımız birisine bilhassa tanıdığımız birine çok rahatlıkla söyleyebiliriz; yalnız bunu bir mesaj yoluyla ya da sosyal bir ağda bu şekilde gönderemeyiz ve paylaşamayız. Mesela: “Selam” yerine “slm”; “Merhaba” derken “maraba”; “Bir şey” i “bişey” gibi…

                  Eğer ki bizler Türkçemizi doğru yazıp ifade etmezsek zamanla yozlaşıp virane olup yıkılır gider. Konuşmaya da gelince bu göreceli bir kavramdır az önce de belirttiğim gibi yerine, zamana ve kişilere göre değişkenlik gösterebilir. Burada her ne kadar dikkatli olsak da bilinçaltında yetiştiğimiz bölgeye göre ister istemez on kelimenin ikisinde yahut beşinde ağız kullanabiliyoruz. Elbette ki buna da gereken hassasiyeti göstermemiz lazım ancak konuşma esnasında jest ve mimiklerimiz de faaliyete geçince hele hele bir de karşımızdaki hısım ve akrabaysa ağız ve jargon dediğimiz terimler vazgeçilmez oluyor biz insanoğlu için.

                Netice olarak peki neler yapabiliriz veyahut ne yapmalıyız. Çözüm çok! Kitap okuyabiliriz. Gazete ve dergi karıştırıp okuyabiliriz. Bunlardaki bilgi ve deneyimlerimizi, düşüncelerimizi bir kağıda yazabiliriz. Şu zaman da belki çok zor gelebilir ama mektup yazabiliriz. Uzakta olsun yakında olsun hiç fark etmez. Teknoloji sayesinde bir cep telefonuyla görüntülü bir arama yaparak istediğimiz kişiyi anında görebiliyoruzdur; fakat arada bir sevdiklerimizle veya kişilerle mektuplaşabiliriz. Böylece kendimizi hem yazılı hem de sözlü olarak geliştirmiş oluruz, Türkçemizi gelişen teknolojinin ağlarından kurtarmış oluruz.

                Sadece bunlarla yetinmeyip günlük hayatımızda özellikle iş yerlerinin levhalara ve tabelalara yazılan isimlerinde de Türkçemize dikkat etmeliyiz. Yabancı kelimelere yer vermeyip Türkçe kelimelere yer vermeliyiz. Örneğin: “Memmedin Yeri” yerine “Mehmet’in Yeri” gibi “Berbercim” yerine “Berber” gibi...

                Bunun yanı sıra yine televizyonlardaki dizilerde, reklamlarda, çeşitli programlarda karşılaştığımız dil kirliliği ve yanlış ifadeler. Yetmedi televizyon ve radyolarda çeşitli tarzdaki müziklerde Türkçemizin yanlış telaffuzu. Maalesef bunları sık sık görmekteyiz ve bu duruma şahit olmaktayız.

                Türkçemiz ile ilgili sorunları sadece Türk Dili Kurumu’ndan beklememeliyiz. Bizler de halk olarak üzerimize düşen vazifeyi yapmalıyız ki bu gibi sorunlara çözüm üretebilelim. Aksi takdirde bu durum bu şekilde devam edip gider. Gitmekle de kalmaz bir yıkım gerçekleşir işin sonunda. Buna da şöyle bir örnek vermek istiyorum. Bilhassa şehrimizde bile çevre kirliliği göze batmakta. Ne zaman sokağa çıksam yerlerde, caddelerde, parklarda, kaldırımlarda vs. şişe, kapak, sigara paketi, kağıt, ıslak mendil, çekirdek kabukları gibi nesneler kol geziyor. Halbuki bizler bunları yere atmasak bunların hiçbiri saymış olduğum mekanlarda gezmez. Demek ki bizler halk olarak bu konuda daha hassas, duyarlı olmalıyız ve gereken saygıyı, adabı göstermeliyiz. Ne yazık ki şu yüzyılda bile bu gibi görüntüyle karşılaşmaktayız. Sonrasında da ülkemizi Avrupa ile kıyasladığımızda bir kez daha bu konuda çok büyük sıkıntımızın var olduğunu somut bir şekilde görmekteyiz. Avrupa’da hangi ülke olursa olsun harikulade bir çevre düzeni ve temiz bir mekan var.

                Fazla söze gerek yok; temiz bir toplum ve çevre için öncelikle Türkçemize sahip çıkarak bu alandaki kirliliği önleyerek ulaşabiliriz. Türkçemizi güzel konuşalım ve doğru yazalım!