Bir amaca ulaşmak için, bir işte başarı elde etmek için her türlü tedbiri aldıktan sonra elden gelen çabayı gösterdikten sonra, Allah’a güvenmeye  ve sonucu O’ndan beklemeye tevekkül denilir. Tevekkül edene mütevekkil denir.

    Kuran- Kerimdeki ayetlerde ;”(Her daim) diri ve ölümsüz olan Zât’a tevekkül et.”[1] “Müminler ancak Allah’a tevekkül etsinler.”[2] “(Bir işe) azmettiğinde Allah’a tevekkül et. “[3] “ Kim Allah’a tevekkül ederse O,ona yeter.” [4] Buyrulmaktadır. Hadis-i şerifte ise; “Eğer siz Allah’a hakkıyla tevekkül etseydiniz sizi kuşların rızıklandırdığı gibi rızıklandırırdı. Onlar sabahleyin kursakları boş olarak çıkarlar akşamleyin dolu olarak dönerler.”[5] Buyurmuştur.

    İnsan kendi üzerine düşen sorumluluklarını yerine getirdikten sonra Allah’a tevekkül etmelidir. Tevekkül, tembellik, miskinlik veya hiçbir şey yapmadan Allah’a güvenmek olarak algılanmamalıdır.

     Tevekkül, işin sonucunu Allah’a bırakmadır. Deveyi sağlam kazığa bağlamaktır. Allah’a güvenmek ve dayanmaktır. Tevekkül, kadere inananın bir sonucudur. Kadere inanmak, tembel tembel oturmayı, her şeyden el etek çekmeyi gerektirmez.

    Öğrenci başarılı olmak için düzenli ve çok çalışma yaptıktan sonra tevekkül etmelidir. Bir çiftçi tarlasından bol ürün almak için üzerine düşen her türlü sorumluluğunu yerine getirmelidir. Her insan, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdikten sonra Allah2tan yardım dilemeli ve O’na sığınmalı ve tevekkül etmelidir. Çalışmadan , bir kimsenin üzerine düşenleri yapmadan ,tedbir almada tevekkül etmek miskinliktir, tembelliktir.

    Sevgili Peygamberiz, huzuruna gelip devesini boş bir alana bırakıp, Allah’a tevekkül ettim diyen bir sahabeye; “ Önce deveni sağlam kazığa bağlayıp, sonra tevekkül et.”[6] Buyurmuştur.

   Tevekkül, binaları sağlam yapıp, zelzele(deprem)sonuçlarına razı olmaktır. Her ne kadar depremin geleceğini bilemiyorsak, binalarımızı depreme dayanaklı sağlam yaparak, malzeme hırsızlığı yapmayarak, meydana gelen can ve mal kaybını azaltabiliriz.

  Tevekkül dinimizin bildirdiği sebeplere yapıştıktan sonra, neticeyi sebeplerden değil, sebepleri yaratandan beklemektir.

    Tevekkül, Müdahale edemediğimiz tabiat(doğal afet) olaylarını, insan gücü üzerinde olan üzücü olayları, ezelde takdir edilmiş bilip, üzülmemek, Allah’ın takdiri olduğunu düşünmektir. İnsan bir işin neticesinin iyi mi ,  kötü mü olacağını bilemez. Hayır zannettiği çok şey şerle, şer zannettiği çok şey de hayırla neticelenebilir. Muhakkak şu işim olsun diye  ısrar etmemeli,” hayırlı ise olsun” demelidir.

    Yüce Allah, Depremden zarar görmemek için depreme dayanıklı, sağlam binalar yapmayı,  başarmak ve kimseye muhtaç olmamak için çalışmayı, hasta olmamak için tedbir almayı, hasta olunca tedavi olmayı, ilaç kullanmayı sebep kılmıştır. Hastalanınca ilaç kullanmamak tevekkül değildir. Hadis-i şerifte,” her hastalığın ilacı vardır. Yalnız ölüme çare yoktur.” Buyrulmuştur.

      Peygamberimiz bir gün Ashabı ile giderken, yol kenarında boş oturan bir kimseye selam vermeden geçti. Dönüşünde aynı kimseye aynı yerde yine rastladılar. Bu sefer Peygamberimiz selam verdi. Ashabının “ ya Resulullah! Giderken selam vermediniz. gelirken selam verdiniz. Bunun hikmeti nedir? Sûaline, peygamberimiz,” giderken o kimse bomboş oturuyordu. Dönüşümüzde ise boş oturmuyordu bir meşguliyeti vardı. Onun için selam verdim. Buyurmuştur.

    Hz. Ömer, boş oturan bir topluluğa, boş oturmalarını sebebini sorunca, Onlarda ; Bizler mütevekkil kişileriz .Allah’a tevekkül ediyoruz. Deyince ; Hz. Ömer , sizler mütevekkil kişiler değil, müteekkil (hazır yiyiciler) kişilersiniz.” Diyor.

    İstemek lâf ile olmaz. Sebeplere yapışmak ve çalışmak lazımdır. Yüce Allah dünya nimetlerine ve ahiret nimetlerine kavuşmak için, çalışanlara, dilediklerini vereceğini  va’d  ediyor. Müslüman olsun veya Müslüman olmasın, çalışan herkese vereceğini bildiriyor. Mümininde kâfirin de rızkını veren Allah’tır.

 “Çalış dedikçe Rabb’in çalışmadın durdun,                                                                                                 Onun hesabına birçok hurafeler uydurdun.

Sonunda bir de tevekkül sıkıştırıp araya,

Zavallı dini çevirdin maskaraya.”

                                  Mehmet Akif Ersoy